Seni bağırabilsem seni, Dipsiz kuyulara, Akan yıldıza, Bir kibrit çöpüne varana, Okyanusun en ıssız dalgasına Düşmüş bir kibrit çöpüne.
Bu karanlık bitse artık, bir ay doğsa Bir deli rüzgar çıksa; alıp götürse Yılların içimde bıraktıklarını…
Bu yolculukta herkes Kendinin sanıyor yolu, Kendinin sanıyor yolculuğu, Kendinin sanıyor yol türkülerini, Ve kendinin sanıyor kendi’ni. Cahit Koytak
çoktan kalkmış bir treni bekliyoruz biletsiz yabana atılacak şeyler var bavulumuzda şu havuza çakılırım şu ummana nefessiz şu kazanda yakılırım şu nazarda hevessiz gitmiyorum diyorsam ve ne kadar gidiyorsam yüzme bilmiyorsam ve ne kadar yüzüyorsam şu yüzmediğim suların da cümlesinin dibisin.. [ Alper Gencer ]
çoktan unutulan şeyler var, aramızda bir sesin yokluğunda kaybolan ve varolmayan onca olanlara rağmen ben varmışcasına yaşarken olmamışcasına yok olurken sen.
'Bir tatlı ömür gibi gitmeye niyetlendim Ayrılık atına eğer vurdum inadına Ama bizi unutma, hatırla ama...'
yapamadığım onca şeye rağmen yaptıklarımdan korkuyorsam yapacaklarımın seni ürkütmüyorsa ben saklanıyorsam sen kaçıyorsan kuytu köşe bucaklarda adını sorarken titriyorsam bir ayaz vakti üşüyorsam ruhen yalnızlığımın son demini de çay yapıp içiyorsam gitmiyorsa hiç birşey hiç birşey gibi varolamıyorsam ağlıyamıyorsam kahrolamıyorsam yokolamıyorsam hiçolamıyorsam yaşıyorum her zaman ki gibi
“Gelişin gibi onurlu olmalıydı gidişin. Gel gör ki kötü oynadın bu oyunu, Erken düştü masken yüzünden. Demek sen içimde büyüttüğüm bir dev değil; Bir hiçtin. Görüyorsun işte, Gittin, Ve de bittin.” — Ahmet Selçuk İlkan
Ayağı kayan bir çocuk kadar şaşkınım, bilemedim düz yolda yürümenin imlâsını Kanayan dizlerime bakıp da Ağlamayı öğrenemediğim gibi.. büyülendim ama büyüyemedim aklım ermedi aynalara ve suya yüzümü gösterip kalbimi neden sakladıklarını öğrenemedim şaşkınım, cahilim ben bu dünyada... Ahmet Telli
Senin bu ellerinde ne var bilmiyorum göğe bakalım Tuttukca güçleniyorum kalabalık oluyorum Bu senin eski zaman gözlerin yalnız gibi ağaçlar gibi Sularım ısınsın diye bakıyorum ısınıyor Seni aldım bu sunturlu yere getirdim Sayısız penceren vardı bir bir kapattım Bana dönesin diye bir bir kapattım Şimdi otobüs gelir biner gideriz Dönmeyeceğimiz bir yer beğen.. başka türlüsü güç Bir ellerin bir ellerim yeter belliyelim yetsin Seni aldım bana ayırdım durma kendini hatırlat Durma kendini hatırlat Durma göğe bakalım... Turgut Uyar
Oysa ben bir akşamüstü oturup turuncu bir yangının eteklerine yüreği avuçlarımda atan bir can yoldaşıyla dünyayı ve kendimi tüketmek isterdim. Şükrü Erbaş
güzel kadınlara kederli şarkılar söyletmeyin birbirini çoğaltıyor üç acı kadın, güzellik ve şarkı.. kederli şarkıları güzel kadınlara söyletin birbirini bütünlüyor üç acı kadın, güzellik ve şarkı... ey insan ömrünü dolduran biçimleyen duygu hüzün müdür her vakit mutluluğun bir yüzü? Şükrü Erbaş
Alışma bana, ne yapacağım belli olmaz, Bugün varım, yarın birden yok olurum. Dokunma bana, kapanmamış yaralarla doluyum, Canımı acıtma bir yara da sen açma. Sevme beni, yoğun duygularımda kaybolursun, tutuştururum. İsteme beni, yasaklarla boğuşursun, engellerle doluyum. Çözmeye çalışma sakın, seninle karışır iyice kördüğüm olurum.. Anlama beni, ben kendimi anlarım, ben böyle mutluyum.. Aşkı yaşatmamı isteme asla, Ben aşka yıllardır inanmıyorum. Güveniyorsan kendine, inandır beni aşkın varlığına. Sonucunda öyle bir aşk yaşatırım ki, vazgeçemezsin, tutkun olurum.. Yıkabilirsen duvarlarımı, sakın bırakma beni, Tüm tutkularım ve gücümün arkasında, Hala minik bir çocuğum, Büyütemezsen kaybolurum... Alışma Bana - Helen Hiçbitmez
bir kez daha dönüp bakınca aynadaki son suretine rengarenk bir gökkuşağı dağılıyordu içimdeki umut perdeleri bir yastığın etrafa sacılan tüyleri gibi toplamanın bile imkanı yoktu son gidişinde.
sen ağlayınca tıklım tıklım olurdu tren garları günlerce beklerdim, bir haber beklerdim yüksek telörgülere takılırdı uçurduğum kuşlar gece gölgeler dolaşırdı dışarıda devrilen çöp bidonları ürkütürdü seni kalkıp perdeyi aralardın uyku tutmazdı, ağlardın içini dökecek birini arardın kimseler gelmezdi, aynaya bakardın ağlardın sen ağlardın, ben yokluğunda donardım gözyaşların göğsüme damlardı hüzünlü bir keman sesi uyandırırdı beni diken diken olurdu suladığım çiçekler seni duyardım...
Önce sesin gelir aklıma Çaresiz kaldıkça hep seni düşünürüm Güzel olan dolgun başaklardaki sarışın sevinçli Sonra cumartesi günleri gelir Sonra gökyüzü gelir hemen kurtulurum Bir yağmur yağsa da, beraber ıslansak. Turgut Uyar
“ ayışığında oturuyorduk bileğinden öptüm seni sonra ayakta öptüm dudağından öptüm seni kapı aralığında öptüm soluğundan öptüm seni bahçede çocuklar vardı çocuğundan öptüm seni evime götürdüm yastığımda kasığından öptüm seni başka evlerde karşılaştık iliğinden öptüm seni en sonunda caddelere çıkardım kaynağından öptüm seni ” Cemal Süreya, Soluğundan Öptüm Seni. - Adam, 2003.