O olmazsa yaşayamam O olmazsa yaşayamam.” demeyeceksin. Demeyeceksin işte. Yaşarsın çünkü... Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki. Çok sevmeyeceksin mesela. O daha az severse kırılırsın. Ve zaten genellikle O daha az sever seni, Senin O’nu sevdiğinden. Çok sevmezsen, çok acımazsın. Çok sahiplenmeyince, çok ait de olmazsın hem. Çalıştığın binayı, masanı, telefonunu, kartvizitini… Hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin. Senin değillermiş gibi davranacaksın. Hem hiçbir şeyin olmazsa, kaybetmekten de korkmazsın. Onlarsız da yaşayabilirmişsin gibi davranacaksın. Çok eşyan olmayacak mesela evinde. Paldır küldür yürüyebileceksin. İlle de bir şeyleri sahipleneceksen, Çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri sahipleneceksin. Gökyüzünü sahipleneceksin, Güneşi, ayı, yıldızları… Mesela kuzey yıldızı, senin yıldızın olacak. “O benim.” diyeceksin. Mutlaka sana ait olmasını istiyorsan bir Şeylerin… Mesela gökkuşağı senin olacak. İlle de bir şeye ait olacaksan, renklere ait olacaksın. Mesela turuncuya, yada pembeye. Ya da cennete ait olacaksın. Çok sahiplenmeden, Çok ait olmadan yaşayacaksın. Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi, Hem de hep senin kalacakmış gibi hayat. İlişik yaşayacaksın. Ucundan tutarak…
Ben ona sıkıntılı güz günlerinde Yedi renkli yaz yağmurları dilemiştim Kırmak istememiştim duygu filizlerini Büyük bir ustalıkla susturup içimdeki uğultuyu Rüzgarımı olanca yumuşaklığıyla salmıştım üzerine İncinmesin diye tek Acıyı bile ters yüz eden İncelikli bir gülümsemeyle yüzümde Ben ona gittikçe soğuyan zamanlarda Sıcacık bir sığınak olayım istemiştim İnsanlar içinde üşüdükçe Güvenle gelebileceği Kuşların kanatları neden vardır? Bir insan neden ağlar yarı yaşına gelince? Bulutlar gökyüzünün yükü müdür, süsü müdür? Tutsağı mıdır rüzgarın, sevgilisi midir? Konuşayım istemiştim bir yüreğin dilince Yanıtı olmayan sorularda boğmak istememiştim Ben ona sabah olamasam da Dingin bir ikindi olayım istemişimdir Her şeyin usul usul durulduğu saatlerde gelsin Yüzünde uçuk bir gülümsemeyle Yaslasın yorgunluğunu gövdemin yaşlı çınarına Serip üzerine yapraklarımın ağırlıksız yorganını Dinlendireyim istemiştim Üşütmek istememiştim. Ben ona ne istemişsem bu yalnızlık aylarında Gecikmiş... İnce... Güzel ve uzak... Biraz da kendime istemiştim Sevgi adına
Yüreğimde büyüttüğüm gül güneşe çıkamaz Yüreğim o gülü büyütmezse ışıyamaz. Günüm seninle başlasın istemiştim Çok değil ki... Bir içten gülüşünle ışısın gecem Uzun suskunlukların dilsiziydim Sesin aksın istemiştim dupduru Dağ suları gibi serin Yüreğimin ölü topraklarına. Kirpiklerin gölgelesin yüzümü Gözlerin ömrümün göğü olsun Demiştim, çok değil ki... Şükrü Erbaş
gidiyorum şimdi başka bir şehrine kalbimin; gözlerindeki uçurumun kenarında oturup yokluğunu seyretmeye, söndürüp tüm ışıklarını caddelerimin sözlerini dinlemeye gözlerimi sana kapatarak. hangi şehrine gitsem de kalbimin orada beni bekler -bir- cümlen. gidiyorum; fakat üzülerek biliyorum ki, içimde olmadığın yer yok...
Benden zarar gelmez Kovanındaki arıya Yuvasındaki kuşa; Ben kendi halimde yaşarım Şapkamın altında. Sebepsiz gülüşüm caddelerde Memnuniyetimden; Ve bu çılgınlık delicesine İçimden geliyor. Dilsiz değilim susamam Öyle ölüler gibi Bu güzel dünyanın ortasında
"Seninle olmanın en güzel yanı ne biliyor musun? Elin elime değmeden avuçlarımı terleten sıcaklığını ta içimde hissetmek. Seninle olmanın en kötü yanı ne biliyor musun? ”Seni seviyorum” sözcüğü dilimin ucunu ısırırken her konuşmamızda boş yere saatlerce havadan sudan söz etmek. Seninle olmanın en heyecanlı yanı ne biliyor musun? Aynı şeyleri seninle aynı anda düşünmek birlikte ağlamak gülmek. Ve buradayken bile seni çılgınca özlemek… Seninle olmanın en acı yanı ne biliyor musun? Seni hiç tanımadığım bir sürü insanlarla paylaşmak. Senin yanında olan, seninle konuşan herkesi çocukça kıskanmak. Seninle olmanın en mutlu yanı ne biliyor musun? Tanıdık birileriyle karşılaşma tedirginliği ile yollarda yürümek yan yana… Elimdeki şemsiyeye inat yağmurda ıslanmak birlikte. Elimde kır çiçeğiyle seni beklemek… Aynı mekanlarda aynı yiyecekleri yemek. Seninle olmanın en romantik yanı ne biliyor musun? Sensiz gecelerde sana söyleyemediklerimi yıldızlara aya anlatmak… Okuduğum kitabın sayfalarında dinlediğim şarkıların türkülerin şiirlerin her mısrasında seni bulmak. Seninle olmanın en zor yanı ne biliyor musun? Seni kaybetme korkusuyla hayatta ilk kez tattığım o tarifsiz duygularımı umut denizinin ortasında küreksiz bir sandala hapsetmek. Sevgili yerine yıllarca dost kalmayı başarmak. Yalın ayak yürümek bıçağın en keskin yerinde. Kanadıkça tuz yerine gözyaşlarımı basmak yüreğime... Seninle olmanın tek yan etkisi ne biliyor musun? Nereden bileceksin? Sen benimle hiç olmadın ki. Olsaydın avuçlarım terlemezdi… Isırmazdım dilimin ucunu… Özlemezdim seni yanımdayken... Kıskanmazdım... Korkmazdım yollarda yürümekten... Islanmazdım yağmurlarda… Yıldızlara aya dert yanmaz, böyle her şarkıda perişan olmazdım. Korkmazdım seni kaybetmekten ayaklarım kan revan atlardım sandaldan denize… Ve her kulaçta haykırırdım seni.. Ama sen hiç benimle olmadın ki… Ya aklın başka yerlerdeydi ya yüreğin…"
Ne zaman başlar ayrılıklar? Dostluklar biter ne zaman? Aynı kalmıyordu hiçbir şey, değişiyordu her şey kendiliğinden. Birimiz söylemeliydi bunu ötekini incitmeden.
İçim gurbet yerine dönüyor sen susunca.. Memleket yangın yerine dönüyor silinince gülüşün.. Gözlerinde umutsuzluk görünce soluyor açmaya yüz tutmuş çiçekler.. Söyle bana ben nasıl güleyim. Çocuklar nasıl gülsünler..
Şimdi diyorum şimdi Bir deniz, denizde vapur, gökyüzünde martı Semaverde çay olmalı Bir de çaya yaren. * Cemal Süreya *Ölüm yıldönümünde Usta'yı rahmetle anıyorum..
"Sen benim en çok saklandığım içine girip korktuğum çamlarını yıkamadığım, karanlığını bozamadığım sen benim durup durup saplandığım mutlu an biraz uzun olmasın yoksulluk gibi gideceğim bir yer var efkarın aşılmaz yalnızlığın kaçınılmaz olduğu" acz..
İyileştiren sevgilere ihtiyacı var insanın, Seni tüm zaaflarınla,hatalarınla kabul eden, Tüm korkularınla bilen, Hesapsızca ve sorgusuz, Şartsız ve koşulsuz, Bencilce olmayan, "Benim" den önce senin olan, Onaylamasa da kabul eden bir yumuşaklıkta, Kalbinin içi kadar bir uzaklıkta, Sonuçta değil süreçte iyi gelen, İyileştiren sevgilere ihtiyacı var insanın. Düşüncesi bile gülümseten, Omuzlarındaki tüm yüklerinden seni azad eden, Keder değil yaşama sevinci veren, Tüm yaralarını kendi bile fark etmeden saran, İyileştiren,iyi gelen sevgilere ihtiyacı var insanın. Beklentileriyle yormayan, Yanında sen gibi sen olduğun, Tüm yanlış bildiklerini unuttuğun, Hiçbir hesap yapmadığın,yapamadığın, İyi gelen,iyileştiren sevgilere ihtiyacı var insanın. Seni kalıplar içine sıkıştırmayan, Tüm kayıp taraflarını bakışlarıyla bulduran, En beceriksiz taraflarını, Sevimli bir çocuğun yaramazlığı gibi görüp, Seni sevmeye daha da sarılan sevenlere ihtiyacı vardır insanın.! İyileştiren sevgilere ihtiyacı var insanın...
Kaç günümüz varsa şunun şurasında O kadar güneşimiz var Her günlük hakkımızdır mutluluk Anla Dün bugün eksilen güneşler Ödenmez yarınla..
Kapımı kırdılar benim, bilseler çalmasını zamanlı, zamansız açardım ben kapımı; -bilemediler. Sabahları diyorum sabahları; ben hep mutsuz ve aksi kalkarım, günden bir şey beklemem. Gün yanıltabilir, gün sürpriz yapabilir Sen kahvaltı hazırlarsan gün güzel demektir; işte bu kadar basit. Ellerin.. ah ellerin çok güzel çocuk... Gözlerine bakıyorum! Ah…! Ciğerini biliyorum senin, işte bu yüzden kalbine dokunamam çocuk. Neye en çok kırıldığını, şu hayatta en çok neye üzüldüğünü bilirim. Ben dayanamam bunlara, seni üzemem çocuk. Döner, dolanır yine aklına düşerim ama daha fazlasını bekleme, yine sana yazar yine sana söylerim ama daha fazlasını isteme. Akşam olsun,hüzne düşelim. Hüzün geçmişi çağırır, gel yad edelim birer birer tüm sevdiklerimizi, sevemediklerimizi, bizi sevenleri... Sonra gözlerim dolar da dışarıya bakar, dalar giderim; anla sebebini ama sorma; sen güldür beni. İçim acıyor da bazen, unutamadığım değil de özlediklerim var benim. İnsanlar birikti hep içimde, atamadığım anılar; usul usul konuşurlar arada. Sonra içime bir üşüme gelir yoksunluklardan, çay iste bana daha ben söylemeden. Hadi ısıt beni biraz. Gel çocuk! Kapı kırık, soğuk çok girmesin içeri!
Gemilerde, otobüslerde, uçaklarda gittim seni bulmak için Seni;yani 'doğru kişiyi' Doğru kişi kim? Doğru kişi bazan en yakınında olabiliyordu insanın bazan en uzağında.. Bunu bilmiyorduk Sonunda doğru kişiyi değil hep kendimizi buluyorduk.. Aldırmıyorum ben şimdi intizar ettiğim birisi yok Dua ediyorum hayatıma giren yanlış kişiler için Bana gelince ben, Hazan yüzlü bir adamı aradım hep.. Bir sonbahar günü beyaz pardösüyle Kurumuş yaprakların üstünden Kapımı çalmasını bekledim Gelse ne olacaktı onu da bilmiyordum ya! Olanaksız bir şey istediğimin farkındaydım Yine de gemilerde, otobüslerde, uçaklarda onu aradım. Bir tren bana adını söyledi. Modern aşka üç gün inanabilirdim oysa ben Uzun araştırmalar sonucunda, Modern aşk konusunda diyebileceğim beş satır bir şey var Artık çok da kafamı yormuyorum doğrusu Diyeceğim şu: Bunu yapan biri var Bir ilişki bitiyor Kadın kadın olduğu için mi Erkek erkek olduğu için mi bitiyor bilmiyorum Bunu yapan biri var. Lale Müldür