Ben böyle olsun istememiştim.. Ya sana çok yakın Ya senden çok uzak olmalıydım.. Aramızda aşılmaz engeller olsun istiyordum Sana gelmeye gücüm yetmemeliydi Çaresizliğimin bütün hıncını mesafelere yüklemeliydim Dağda yanan bir çoban ateşi gibi Gökte bir yıldız gibi, Seni görmeli Seni yaşamalı Ve senden çok uzaklarda olmalıydım...
Bensiz nefes aldığın yerler var; şanslı sandalyeler, şanslı yabancılar, Seni tanıma fırsatı bulan gözler var. Söyler misin ne kadar uzak oralar?
''Her insan sevdiğini faiziyle geri istiyor. Allah'ım insanlar birbirini birer tefeci gibi…bile sevemiyorlar. kapı hiç durmadan çaldı ve ben hiç durmadan aldırmadım. Bi tek sen gelsen açardım ama ben senin bana gelebileceğine hiç inanmadım. inanmadım..inanamadım...''
korkarım yaralı kaplan gibisinden bakışın, sözün sekişinden korkarım. susuşun karanlığından ve ortada kalışından suçsuz ölünün korkarım. bu sinsi, bu sevimsiz, bu sürekli kar! hiç kimseye yazmak istemiyorum
Ben senin en çok sesini sevdim Buğulu çoğu zaman, taze bir ekmek gibi Önce aşka çağıran,sonra dinlendiren Bana her zaman dost,her zaman sevgili.. Ben senin en çok gülüşünü sevdim Sevindiren, içimde umut çiçekleri açtıran Unutturur bana birden acıları, güçlükleri Dünyam aydınlanır sen güldüğün zaman
Herkesin ufku ermez bizim yakınlığımıza uzaklığımıza da. Ne diyeyim bana harcadığın, harcayacağın iyi zamanın çok olsun. gelincik gelincik kokunca rüzgâr iri yağmur tanelerini ışıldattıkça güneş sana doyamıyorum. Süreyya Berfe
Şiir gibi bakan kadınları Şiirden anlayan adamlar sevmeli Sevmeli ki. Ziyan olmasın o mısralar .. Ya da , Şiir gibi bakan kadınlar Şiirden anlayan adamları sevmeli . Sevmeli ki , Ziyan olmasın o mısralar .. Ya da onun gibi bir şey işte ..
Sadece meraktan soruyorum; "Şu üç günlük dünya" dedikleri; onun geldiği, öptüğü ve gittiği günlerden ibaret midir acaba?
Eskiden oturduğun o mahalle var ya orayı özlersin. Çocukluğunu özlersin. Senden gidenleri özlersin. Ölen yakınlarını özlersin. ‘Artık işime yaramaz’ deyip de çöpe attığın, Ya da birisine verdiğin oyuncaklarını özlersin. Geride bıraktığın insanları özlersin. En kötüsü ne biliyor musun? Özlediklerinin hiçbirisi geri gelmez. Sadece “Özlersin”... -Sunay Akın-
“de ki dünya ve dağlarına bu kadar üzgün davranan dünya madem bu yağmur bu çamuru anlamıyor artık sen dönerken ben bu kahrı bir ağız tadı olarak öneriyorum hayata işte derler ki ruhunda kocaman şüphe kalbinde kara bir lekeyle doğarmış insan insan yani biri diğerini kör kuyularda merdivensiz bırakan”
Konuştukça azalıyor güzelliğim Dalından düşen bir yaprağın kaderini yaşıyorum. Aynalar kırılınca, Fotoğraflar da düşüyor suya. Muğlak bir cümlenin peşine düşüp üşüyorum.. Rüzgâra açık bir yanında oluyorum hayatın Merhametin, o ılık rüzgâr değmese yüzüme Elbet benim de kıyametim olacak, Bedenimdeki dünya kokusu Kendime sapladığım bu bıçak, bu ağrı Dışımdaki kalabalık içimdeki tenhalık . Ne çok şey buluyor beni sen olmayınca..
İnsan ki anılardan bir buluttur Hayatın sonsuzluğa akıp giden göğünde Savruldukça çoğalır çözüldükçe birikir… Düşmeden son damlası toprağın rahmine Kim bilir kaç mevsim görür Kaç rüzgâr geçirir…
Bu sabah gökyüzü daha bir yorgun, Daha bir dumanlı, Daha bir derin! Şu anda, omzumdan tanıdık bir el, Tutup silkelese şöyle bir güzel, Kurtulsam yükünden düşüncelerin!..
Kim Bilir belki de iyi değilim, belki de kendim diye sana sarıldım.. belki de çok sürmez.. belki de uyanırım bir rüyadan uyanır gibi.. ne bilim bir çil horoz öter alaca karanlıkta ve ben güne merhaba derim kim bilir...