Duvarda asılı diplomalar insanı insan yapmaya yetmez. Bilmelisin ki ... Aşk kelimesi ne kadar çok kullanılırsa, anlam yükü o kadar azalır. Bilmelisin ki ... Karşındakini kırmamak ve inançlarını savunmak arasında, çizginin nereden geçtiğini bulmak zor. Bilmelisin ki ... Gerçek arkadaşlar arasına mesafe girmez. Gerçek aşkların da! Bilmelisin ki ... Tecrübenin kaç yaşgünü partisi yaşadığınızla ilgisi yok, ne tür deneyimler yaşadığınızla var. Bilmelisin ki ... Aile hep insanın yanında olmuyor. Akrabanız olmayan insanlardan ilgi, sevgi ve güven öğrenebiliyorsunuz. Aile her zaman biyolojik değil. Bilmelisin ki ... Ne kadar yakın olursa olsunlar en iyi arkadaşlar da ara sıra üzebilir. Onları affetmek gerekir. Bilmelisin ki ... Bazen başkalarını affetmek yetmiyor. Bazen insanın kendisini affedebilmesi gerekiyor. Bilmelisin ki ... Yüreğiniz ne kadar kan ağlarsa ağlasın dünya sizin için dönmesini durdurmuyor. Bilmelisin ki ... Şartlar ve olaylar, kim olduğumuzu etkilemiş olabilir. Ama ne olduğumuzdan kendimiz sorumluyuz. Bilmelisin ki ... İki kişi münakaşa ediyorsa, bu birbirlerini sevmedikleri anlamına gelmez. Etmemeleri de sevdikleri anlamına gelmez. Bilmelisin ki ... Her problem kendi içinde bir fırsat saklar. Ve problem, fırsatın yanında cüce kalır. Bilmelisin ki ... Sevgiyi çabuk kaybediyorsun, pişmanlığın uzun yıllar sürüyor.
size, bu odanın alacakaranlığından, okyanusundan, beni boğan dalgalarından, tenimde kalan tuzundan ve ya...stıklarda kuruyan gözyaşından hiç bahsetmedim. size, nasılsın diyerek başlayan telefonlarınıza (garip, tuhaf aslında) beyaz bembeyaz tabiatımla 'iyiyim' diyorum. yani aslında korkuyorum bütün bunlar kıyamet bütün bunlar cinnet bütün bunlar cinayet demeye bir daha düzeltilemeyecek sözler söylemeye korkuyorum. telefonla birlikte ışığı da kapatıp bol şanslar deyişiniz, şanslar deyişiniz, deyişiniz çınlarken içimde, bunun beni ne kadar kırdığından hiç bahsetmedim. bahsetmediğim çok şey var daha yaz çiçekleri, cam çiçekleri ölüyor akşamın altını, gümüşe dönüyor bunlar da önemli elbette en az, bana ihaneti öğrettiğiniz bana kanatlarımı bıraktırdığınız kadar.
Bir gün sustum, değer miydi serzenişinin adı konmaz cevaplarıyla, nereye saklanacağı şaibeli bir nefretin şerefine... Günlerin sevdaya boyanmış kırmızılarına, mor krizantem anlamları yükledim... Bildiğim doğrular hala doğru mu bilmezken, sen yokken üzerini çizdim tüm Seni Seviyorum’ların... Geçti mi diye sorsalar, geçmiyor ki zaman.. Bir gün sustum, sanki avazı çıktığı kadar çığlık atar gibi, sanki sert sesli harfleri içime sokar gibi, gibileri fazla itiraflar gibi... Ölümden kederli, aşktan bedelli, yaşlanmış köpek misali itip kakılan bir acının ortasında... Bir halta yaradı mı diye sorsalar, o bir halt etmiş, hayatsa umarsız.. Bir gün sustum, yarim mesken tutmuşken tüm utançları, ar diye sarılmışken tüm günahları, teninde iz bırakmışken bilmediğim yasakları... Sevdiği yerden kanattı ya, unuttu mu diye sorsalar, eller yarasını saramadı ki, kalpten müsaade çıkmadı ki, kara saçlarından o mu suçlu ki... Al bu şiiri de sana sustum, kalmasın diye hiçbir ahın, helal olsun gözyaşlarım ve olmaz olsun gel diyen haykırışların! Şimdi garezim bana, pişmanlıklar sana, küsüşler tüm dünyaya... Susuşum kendimden, gidişim kendinden, bitişin kendiliğinden...
Hani bazen sessizliği seversin.. Ya da zevk alırsın hiç sevmediğin yalnızlığından Vazgeçersin onu beklemekle geçen hayatından. Yeni bir sayfa açarsın,yepyeni hisler yaşarsın. İşte bugün o günlerden bir gün... Gözlerin açılır,bulutları ellerinle kovarsın. Hiç bilmediğin masmavi ıssız denizlere yelken açarsın. Tüm huzursuzlukları silersin tek kalemle.. İşin olmaz artık kin,öfke ya da elemle.. İşte bugün o günlerden birgün.. Herşeyinle kendinsindir ... Gökyüzü senindir,güneş senin,ay senin.. Hiç korkmazsın hayattan... Unuttun mu diye sorsalar,itiraf edersin ki unutmadın.. Artık yalnızca anladım,dersin.. Gözlerini kapatır huzuru dinlersin. Evet bu sensin,yeni canlanmış bir sen.. Hüzünsüz neşeli gözlerle sen.. Döndüm dersin.. İşte bugün o günlerden bir gün.. İşte tam da bugün o tatlı,huzurlu ve mutlu gün....
Gözlerim gözünde aski seçmiyor Onlardan ruhuma sevda geçmiyor Ben yordum ruhumu biraz da sen yor Çünkü bence simdi herkes gibisin Yolunu beklerken daha dün gece Kaçiyorum bugün senden gizlice Kalbime baktim da iyice Anladim ki sen de herkes gibisin Büsbütün unuttum seni eminim Maziye karisti simdi yeminim Kalbimde senin için yok bile kinim Bence sen de simdi herkes gibisin..
Yaz bitti Birazdan yağmur yağacak Üşüyeceksin Çocuk olsan, Şalımı verip Korurdum kollarımın içinde Sevgilimsin Şiire sarıyorum seni Üşütme diye.
Kabuğunu koparmadan ne bir elmayı soyabildim ne de iyileştirebildim bir yaramı ama karşıma çıkınca kızmadım hiç elma kurduna bendim çünkü bıçağı saplayan onun yurduna Şair diyorlar benim için bilmiyorum oysa her şiire konmalı mı uyak her yere nedense konamıyor tayyare hay dilimi arı türkçe soksun; uçak Kaptan olmak isterdim aynanın karşısında eski bir sinema yıldızı gibi ağlayan İstanbul hatlarında bir fırça hafifliğiyle gidip gelen vapurlara Eskimo bir şair dokunuyor omuzuma ve Kız Kulesi'ni göstererek bırak artık diyor üzülmeyi yedi tepeli bu şehirde şiir okunacak tek yer elbette denizin ortasındaki şu küçük buz dağı Terzi olsa da babam sökük dikmesini beceremem beni yalnızca sen anlarsın iğnenin deliğinden geçsin diye ipliklerin bir anlık ıslatıldığı dudaklara takılıp kalan annem
Bugün gidiyorum Yaşadığım şehirden uzaklara Belki hüznün olmadığı insanlar bulurum orada Belki de en çok mutsuzluk oradadır Her ikisinde de ya neşe katarım onlara Ya da neşeyi ortaya koyarım İstemezlerse beni orada Koyveririm gider Başka diyarlara yelken açarım Ama dönmem , dönemem Gülümserim herşeye inat Gülümserim çünkü Her ne kadar tanımasamda Uzaklarda yahut yakınlarda Bir bekleyenim olduğunu bilirim. Her kimse bekleyenim Onu da ölümüne severim. Çünkü o; Benim tek gerçeğim...
Bunca zaman bana anlatmaya çalıştığını, kendimi bulduğumda anladım. Herkesin mutlu olmak için başka bir yolu varmış, Kendi yolumu çizdiğimde anladım.. Bir tek yaşanarak öğrenilirmiş hayat, okuyarak, dinleyerek değil.. Bildiklerini bana neden anlatmadığını, anladım. Yüreğinde aşk olmadan geçen her gün kayıpmış, Aşk peşinden neden yalınayak koştuğunu anladım.. Acı doruğa ulaştığında gözyaşı gelmezmiş gözlerden, Neden hiç ağlamadığını anladım.. Ağlayanı güldürebilmek, ağlayanla ağlamaktan daha değerliymiş, Gözyaşımı kahkahaya çevirdiğinde anladım.. Bir insanı herhangi biri kırabilir, ama bir tek en çok sevdiği acıtabilirmiş, Çok acıttığında anladım.. Fakat,hakkedermiş sevilen onun için dökülen her damla gözyaşını, Gözyaşlarıyla birlikte sevinçler terk ettiğinde anladım.. Yalan söylememek değil, gerçeği gizlememekmiş marifet, Yüreğini avucuma koyduğunda anladım.. ''Sana ihtiyacım var, gel ! '' diyebilmekmiş güçlü olmak, Sana ''git'' dediğimde anladım.. Biri sana ''git'' dediğinde, ''kalmak istiyorum'' diyebilmekmiş sevmek, Git dediklerinde gittiğimde anladım.. Sana sevgim şımarık bir çocukmuş, her düştüğünde zırıl zırıl ağlayan, Büyüyüp bana sımsıkı sarıldığında anladım.. Özür dilemek değil, ''affet beni'' diye haykırmak istemekmiş pişman olmak, Gerçekten pişman olduğumda anladım.. Ve gurur, kaybedenlerin, acizlerin maskesiymiş, Sevgi dolu yüreklerin gururu olmazmış, Yüreğimde sevgi bulduğumda anladım.. Ölürcesine isteyen, beklemez, sadece umut edermiş bir gün affedilmeyi, Beni affetmeni ölürcesine istediğimde anladım.. Sevgi emekmiş, Emek ise vazgeçmeyecek kadar, ama özgür bırakacak kadar sevmekmiş...
Seni tanıyamıyorum artık derken ne kadar da haklıydın… Bende seni sevdikten sonra bir daha kendime hiç rastlamadım… Bu gece, gecenin siyah olduğunu göremeyecek kadar körüm. Zindan karasına dönen yalanlarını bile tozpembe sanıyorum. Evet! Renk körüyüm…
Diyelim yağmura tutuldun bir gün Bardaktan boşanırcasına yağıyor mübarek Öbür yanda güneş kendi keyfinde Ne de olsa yaz yağmuru Pırıl pırıl düşüyor damlalar Eteklerin uça uça bir koşudur kopardın Dar attın kendini karşı evin sundurmasına İşte o evin kapısında bulacaksın beni Diyelim için çekti bir sabah vakti Erkenceden denize gireyim dedin Kulaç attıkça sen Patiska çarşaflar gibi yırtılıyor su ortadan Ege denizi bu efendi deniz Seslenmiyor Derken bi de dibe dalayım diyorsun İçine doğdu belki de İşte çil çil koşuşan balıklar Lapinalar gümüşler var ya Eylim eylim salınan yosunlar Onların arasında bulacaksın beni Diyelim sapına kadar şair bir herif çıkmış ortaya Çakmak çakmak gözleri Meydan ya Taksim ya Beyazıt meydanı Herkes orda sen de ordasın Herif bizden söz ediyor bu ülkenin çocuklarından Yürüyelim arkadaşlar diyor yürüyelim Özgürlüğe mutluluğa doğru Her işin başında sevgi diyor Gözlerin yağmurdan sonra yaprakların yeşili Bi de başını çeviriyorsun ki Yanında ben varım
Hoş geldin! Artık bütün ayrılıklar bize iki beden küçük gelir sevgilim.. Bu aşk tam da üstümüze göre oldu.. Güle, güle giyelim.. Gözünden tanırdım seni.. Tüm kaçışlarını.. Susuşlarını.. Öylece olduğun yerde duruşlarını ezberlemiştim! Tutmazdı artık yalnızlığımızı hiçbir yama, Beni engelleyip durma, Ben senin tüm çevrimdışı hallerini bilirim! Gece soğuk.. Gözlerin yeter ellerimi ısıtmaya.. Bir bakışın yeter tenimi yakmaya.. Dokunacak olsan gözlerime, Kaç şiddetinde sarsılır bu şehir de dönüşür enkaza? Neden’leri yada Niye’leri hiç sormadım kendime.. İnan hiç sormadım! Sana satırlar dolusu cümle, Cümleler dolusu 'biz'den bahsetmek istiyordum sadece.. Nefesime kaç şehir uzaklıkta olduğun umurumda bile değildi.. Yada ellerine değmek için kaç ülkeyi fethetmem gerektiği.. Ben sadece bir büyüydü bu, Ve onun bozulmasını istemiyordum.. Yıllardır kaybettiğim bir şeyimi bulmuş gibi.. Masal gibi.. Belki de roman gibi bir şey bu.. Gerçek mi değil mi onu bile bilmeden geldim sana.. Hiçbir şey beklemeden geldim.. İçimizde bir şey var.. Benim söyleyemediklerimde saklı, Senin saklayışlarında.. Bir şey var aramızda.. Adını Sen Koy... Baş harfi AŞK olsun..
Git iş işten geçmeden, çok geç olmadan vakit, Günahıma girmeden, katilim olmadan git! Git de şen şakrak geçen günlerine gün ekle, Beni kahkahaların sustuğu yerde bekle. Git ki siyah gözlerin arkada kalmasınlar, Git ki gamlı yüzümün hüznüyle dolmasınlar. Mademki benli hayat sana kafes kadar dar, Uzaklaş ellerimden uçabildiğin kadar. Hadi git, benden sana dilediğince izin, Öyle bir uzaklaş ki karda kalmasın izin. Kahrımın nedenini söylesem irkilirler; Çünkü herkes beni Kays, seni Leyla bilirler. Sanırlar ki sen beni biricik yar saymıştın; Oysaki hep yedekte, hep elde var saymıştın. Hadi git, ne bir adres, ne bir hatıra bırak, Zannetme ki, pişmanlık, mutluluk kadar ırak! Sanma ki fasl-ı bahar geldiğim gibi gitmez, Sanma ki hüsranını görmeye ömrüm yetmez. Her darbene tahammül edecektir bedenim, Gururum mani olur perişanıma benim. Yari Ferhat olanın ellerle ülfeti ne? Şirin ol katlanayım dağ gibi külfetine. Henüz layık değilken tomurcuk kadar aşka, Sana gül bahçesini kim açar benden başka! Hercai arılara meyhanedir çiçekler, Kim bilir şerefinden kaç kadeh içecekler! Mademki aşk tablosunun takdirinden acizsin, Git de çağdaş ressamlar modern resimler çizsin. Ne vedaya gerek var, ne de mektuba hacet, Git de Allah aşkına bir selama muhtaç et! Güllere de aşk olsun gene sen kokacaksan! Fallara da aşk olsun gene sen çıkacaksan! Kopsun nerden inceyse artık bu bağ, bu düğüm! Her gece daha berbat, daha vahim gördüğüm. Korkulu düşlerimi yorumdan kaçırıyorum; Sırf sana üzülüyor, sırf sana acıyorum! Git iş işten geçmeden, çok geç olmadan vakit, Günahıma girmeden, katilim olmadan git! .
oğlum; sana bu mektubu bizim cehennemden yazıyorum bir yaşıma daha gireceğim neredeyse tabii bundan haberin yok senin kronometreye erken bastığın için beni hep yakışıklı hatırlayacaksın bizi bırakıp gittiğin yerde eski güzel günleri düşünüp hayıflanacaksın ama dur! sen hatırlıyor musun beni? peki sen herhangi bir şeyi hatırlıyor musun? ben yirmiydim tanıştığımızda sen beni en son otuzbeşimde gördün istanbul'da sonra sen kaş'ta öldün o akşam aynı anda geldik antalya'ya sen beni görmedin, ben sana bakıyorken ben sana öyle dikkatli baktım ki oğlum ayrılırken sen iyi ki görmedin beni yoksa gözgöze gelir gülerdik, eskisi gibi olmadık bir yerde gülerdik ya hani? öyle olurdu yine gözlerimizi kaçırırdık ciddiyeti bozmamak için hani sahnede olduğu gibi. sen ağlarken bakamazdım sana sinirimi bozardın, gülerdim çünkü sen her boktan şikayet ederdin oğlum öyle çok şikayet ederdin ki sonunda sıkılır gülerdim sonra sen de sıkılırdın kendinden başkası gibi olmak isterdin mutlu olan bir başkası gibi dert etmeyen biri hani, benim gibi biri birşey diyeyim mi sana oğlum? şimdi dönsen buralara ne gidilecek bir yol ne uğruna ölünecek bir kadın herneyse... ama kadınları çok dert ederdin sen ama onlar seni severdi oğlum ama sen çok ağlardın onlar için sevemezdin kendini bir türlü onlar seni çok sevse de senin gibi olmak istemezdim o zaman daha çok sevin beni! daha çok gülün bana! beni daha çok isteyin! daha çok! ama seni en çok ben... birşey diyeyim mi sana oğlum? şimdi dönsen buralara ne gidilecek bir yol ne uğruna ölünecek bir kadın ne de sabaha kadar konuşarak sana vaadettiklerim kandırdım seni oğlum parayı dert etme diye yok öyle birşey, başarısızlık diye illa da başkası olmaya çalışma salak gibi bir kadın için ölme diye kandırdım artık umrunda değil mi bunlar? artık bozulmuyor musun bu işlere? aşkın da bir önemi kalmadı mı yoksa? o kadın için ölmez misin bir daha? ne var, bir kere daha ölsen? değmez mi o kadın buna? hani, hani değerdi? çıplak ayaklarıyla yürürken mezarının üstünde keyiflenmeyecek misin toprağın beş karış altında? öyle de oldu zaten, vasiyet ettiğin gibi çıplak ayaklı kıza bıraktın değil mi oğlum? bıraktın, gittin peki! ama ben buradayım hala ben devam ediyorum peki sen bakıyor musun bana oradan? gülüyor musun bana? sanıyor musun ben aynı şarkıyı söylüyorum? beni daha çok sevin! bana daha çok gülün! daha da çok isteyin beni! beni daha çok özleyin! ama seni... seni en çok ben, ben! hayır ben çok değiştim oğlum bir başkası değilim artık vazgeçtim maymunların dünyasından bıraktım alkışları, istemiyorum kahkahaları istemiyorum bir aptal gibi yaşlanmak işte belki de bu yüzden seni en çok ben... en çok ben özlüyorum! benim ölü arkadaşım!... -Okan Bayülgen
giderdin hüznü filîzî bir akşamda bir hayat olurdu bakışım yağmurlar bilirdim sırdaş sokaklar tenha giderdin ne çok üşürdüm ardından gül düşürdüm mısralara sana ağıt yakışım sır kalırdı aynalara giderdin usul öyle yelken fora arta kalan çağrışım sustukça çoğalan çığlığım zaman zaman ardın sıra giderdin ağlamak kâr etmez ferman buyurdun çün geçer kar geçer bora bir duvarda sarmaşığım kuşlara
Susmalıyım sanırım,daha fazla saçmalamadan Çekilmeliyim aradan,daha çok bağlanmadan Göz yumduklarımın aksine ufak gülüşler var burada Ufacık mutluluklar Benim gibi değiller ondan Gideceğim demiştim,gittim oradan Bak daha mutsuzum şimdi Gideceğim yine akşam vakti Yine dönmeyeceğim Kalp kırıklıkları geçer mi? Yoksa insan yeniden sevmemeli mi? Sevse de karşındaki biilmemeli mi? Çok acıtsa da güzel değil mi sevgi? Karşılığı olmasa da tek mutsuz olmak mı? Evet,Hayır,Evet,Evet,Hayır....
Bugün gelmiştin bana! Ceplerin aşk doluydu, gözlerin özlem! Tanrı tenine değebilseydi, beni cehenneme hiç sokmazdı, Ben teninde böyle yanarken! Kirpiklerinden sağanak mutluluk yağıyordu üzerimize.. Biz ıslanmayı hep sevmiştik.. Sevişirken uslanmayı birde.. Gözlerinde, avuç içlerinde, nefesinde seni bir ömür boyu aşk olarak saklayacağıma söz veriyorum, Demiştim içimden bana geldiğin gün! Geldiğin gün tüm kainat gözümden düşmüştü.. Sen dudaklarıma düşünce yüzüstü.. Tanrı o gün cenneti bir günlüğüne bize kiraladı sanmıştım! Şeytanın o gün istifasını basıp aramızdan ayrıldığına, Gerçekten inanmıştım! Evet, sadece göz göze gelmiştik oysa! Yeterdi tek bir bakışın içimdeki acıyı yetim bırakmaya! 29 harf gibi içime döşedim seni.. Sessiz harfler gibi bekledim.. Sesli harfler gibi sevdim! Ellerinde bana parantez aç sevgilim, Aramıza hiç girmesin 3.şahıs isim.. Hastalıklı bir aşk gibi seni sevdim! Röntgende yabancı cisim var sol yanında dediler.. Baktım onlar sadece senin gözlerindi sevgilim! Tıp bile farkında değildi.. Başarılı bir ameliyat geçiriyorduk ikimiz.. O gün yalnızlığımı kürtajla içimden alırken sen, Sevgilim, ellerine sezeryanla aşk doğuruyordum ben!
Ne zaman gülmeye kalksam ayağıma dolanırdı acılar! Ah be yalnızlığım, Seni kaç kez sırtından bıçakladılar? Önce son sözlerimizi incelediler! Sonra senin ayak izlerini.. Benim gözyaşlarıma dokundu yabancı bir el.. Yabancı bir ses, aşkı yeni vurmuşlar dedi! Gidişini delil yetersiziğinden kimse engelleyemedi! Sustum! Alfabeyi unutmayı söktüm, Her harfi içime kustum! Sevgilim, Sen bilmezsin! Ben acının gözlerine pusu kurdum! Aşk! Acıydı! Acıttı! Sonra! Sonra kanattı! Aşkın ölümü gerçekleşti, Artık sadece makinaya bağlı yaşatabiliyorlardı! Sen! Pardon siz demeliydim! Siz kaç yüzlüydünüz! Ben yanlışlıkla hanginizi sevdim!
Yüz yıl oldu yüzünü görmeyeli, belini sarmayalı, gözünün içinde durmayalı, aklının aydınlığına sorular sormayalı, dokunmayalı sıcaklığına karnının. Yüz yıldır bekler beni bir şehirde bir kadın. Aynı daldaydık, aynı daldaydık. Aynı daldan düşüp ayrıldık. Aramızda yüz yıllık zaman, yol yüz yıllık. Yüz yıldır alacakaranlıkta koşuyorum ardından.