Çin, sadece tarihi ile değil, büyük toprakları ile, içerisinde inanılmaz güzellikler barındıran bir coğrafya. Guilin şehrinin kuzeybatısında, göz kamaştırıcı güzellikte bir mağara bulunuyor ve bu bölgedeki en dikkat çekici doğal güzellik olarak göze çarpıyor. Flüt mağarası olarak bilinen bu mağara aynı zamanda Sanatın Doğal Sarayı olarak ta isimlendiriliyor. Mağaranın ağzı bir flüte benzediği için flüt (ney) mağarası olarak isimlendirilmiş. Şehrin merkezinden ise sadece 5 kilometre uzaklıkta bulunuyor. Kireç taşının muhteşem oluşumlar yarattığı akıllara durgunluk veren güzellikte. Çevredeki vadileri tanıtan kitapçıklarda ve gezgin kitaplarında da mutlaka görülmesi gereken yer olarak dikkat çekiyor. Mağaranın 240 metre derinliği bulunuyor. Mağaraya girdiğiniz zaman periler diyarına girmiş gibi hissettiğinizi söylüyorlar. Manzara ve renkler gerçekten de inanılmaz. Tüm duvarlar, sütunlar, dikitler, taşlar, her şey parıl parıl ışıldıyor. Mağaradaki figürlere Pines in the Snow, Mushroom Hill, Dragon Pagoda, Sky-Scraping Twin, Virgin Forests , Red Curtain gibi isimler verilmiş. İçerideki muhteşem manzara gelen yabancı ziyaretçilerin nefesinin kesilmesine ve saatlerce izlemesine sebep oluyor. Mağara aynı zamanda içerisinde derin bir tarih te barındırıyor çünkü Tang Hanedanlığı döneminde ziyaretçilere açılmış. Mağarada 77 adet yazıt bulunuyor ve bu yazıtlar tarihin çeşitli dönemlerine ait. Mağarayı oluşturan odalardan birisi Ejder Kralın Kristal Sarayı olarak isimlendiriliyor ve bu oda yaklaşık bin kişiyi alabilen bir büyüklükte. Savaş döneminde sığınak olarak bile kullanılmış. Mağara hakkında birçok efsane de bulunuyor. Bu efsanelerden birine göre, mağarayı ziyarete gelen gezgin bir şair, mağaranın güzelliğinden o kadar etkilenmiş ki, kendisini ifade edebilecek kelimeleri bir türlü bulamamış ve mağaranın içerisinde taşa dönüşmüş. Bu eşsiz mağara 1962 yılında ziyaretçilere tekrar açılmış. O.Buğdaycı Alıntı
