Adam Gibi Ben seni hiç sevmedim ki Yorgun akşamlarda söylediğimiz şarkıları sevdim Bir çiçeğe gülmeni bir güle benzemeni sevdim Bir de yıldızları sevdim Eylül akşamlarında gelip gözlerinde durdular Ben seni hiç sevmedim ki Beni yola koduğunda ayrılmayı sevdim Kurşunları sevdim beni vurduğunda Ağlamayı sevdim unuttuğunda Yalnız olduğumu anladığım da Ayakta kalmamı sevdim Yıkılmamı sevdim seni her hatırladığımda Ekmeği sever gibi sevdim sensizliği Su gibi özledim temmuz güneşinde sesini İkindide yağmur gibi Geceleyin rüzgar gibi sevdim seni sevdiğimi Ben seni hiç sevmedim ki Kuşlara şarkılar öğretmeni sevdim Menekşeyle konuşmanı Nisana hatırlatmanı Baharın bir adının da yalnızlık olmadığına Düştüğüm zaman kanayan yanlarımı Ve tuhaflığımı yürüdüğüm zaman Sakız satan çocukları Yeni çıkan şarkıları Her kaybettiğinde kazanan yanlarını sevdim Denize düşmüş gül gibi düştüm ateşe Ben yangını sevdim Yandığım zaman böyle işte Ben seni hiç sevmedim ki Bir gece bir ceylan indi dağdan kalbine Bir gece bir şiir gibi kibrit alevinde Alemin ortasında kimsesizliğin sesinde Buğusunda sabahın Acımasızlığında bir ahın Ağlayan yüzende insanın Hep ferahlatan gücüyle duanın Korkutan yanıyla narın İncirin zeytinin ve kalbin üstüne Gülün üstüne Tutunduğum umudun üstüne Senin üstüne Hepsinin üstüne Ben seni hiç sevmedim ki Gittiğin zaman Gitmeni sevdim Evreni sevdim geldiğin zaman Kalmanı sevmedim Ürküyordum sana alışmaktan Yine de sevdim gülümsemeyi Mendilimi sallarken seni götüren trenin arkasından Kırlara ilk kar düştüğü zaman Ölümün ne güzel olduğunu sevdim Seni içimde öldürdüğüm zaman Ben seni hiç sevmedim ki Yorgun akşamlarda söylediğimiz şarkıları sevdim Bir çiçeğe gülmeni bir güle benzemeni sevdim Bir de yıldızları sevdim Eylül akşamlarında gelip gözlerinde durdular Ben seni hiç sevmedim ki Beni yola koduğunda ayrılmayı sevdim Kurşunları sevdim beni vurduğunda Ağlamayı sevdim unuttuğunda Yalnız olduğumu anladığımda Ayakta kalmamı sevdim Yıkılmamı sevdim seni her hatırladığımda Ekmeği sever gibi sevdim sensizliği Su gibi özledim temmuz güneşinde sesini İkindide yağmur gibi Geceleyin rüzgarı sevdim seni sevdiğimi Ben seni hiç sevmedim ki Kuşlara şarkılar öğretmeni sevdim Menekşeyle konuşmanı Nisana hatırlatmanı Baharın bir adının da yalnızlık olmadığını Düştüğüm zaman kanayan yanlarımı Ve tuhaflığımı üşüdüğüm zaman Sakız satan çocukları Yeni çıkan şarkıları Her kaybettiğinde kazanan yanlarını sevdim Denize düşmüş gül gibi düştüm ateşe Ben yangını sevdim Yandığım zaman böyle işte Ben seni hiç sevmedim ki Ben sevdim mi Adam gibi severim.
Beni Kavgada Gör Geçer gözüm İçimizden bir aşk geçer Ve keder Ve heder olmuş bir hayat Nasıl geçerse zehir damarlarımızdan Öyle yavaş öyle deşer de geçer Koyarlar cesaretimizi bir sokağın tabelasına Binlerce çocuğa adımızı verirler Bize ölüm bize kurşun bize hançer neyler Neyler ömrünü cebine koymuş adama yağlı mavzer Geçer gözüm Memleket kadar bir nağra düşer yıkılmış sokakların pusularına Akşam sofralarına aç karnına yüreğim düşer Beni adamdan sayma İlk gözyaşı İlk yere düşen damla İlk kancık tuzaklara düştüğümüz hayınlığın hatrına Hani cebimizde iki satır mektubu yarım bıraktığımız sevdanın Hani son bir umutta tutunduğumuz arkadaşlarımız Ve kaygan ve ıslak ve kaypak sabahı Ankara'nın Ve bilsen Tek başına büyür intikam aşk ve sen Tek basma büyür elif misali mezarıma bıraktığın menekşen Geçer gözüm İçimizden bir aşk geçer Ve keder Ve heder olmuş bir hayat Nasıl geçerse zehir damarlarımızdan Öyle yavaş öyle deşer de geçer Beni son kez kavgada gör Son kez ölsün arkadan vurmacasına bütün ihanetler Sonra şöyle saçlarımı savurup ecel saatine Sonra son kez alnından vurulmacasına aşkın Bir eşkıyalık yapıp Basınca bütün evlerini bu şaşkın İstanbul'un Bir de kendimi denize dökünce Üsküdar'dan Nasıl da patlar içimde çığlığın Bana bu şehri yakmış desinler Beni son kez kavgada gör Bana kendini satmış desinler Beni son kez kavgada gör Koyarlar cesaretimizi bir sokağın tabelasına Binlerce çocuğa adımızı verirler Bize ölüm bize kurşun bize hançer neyler Neyler ömrünü cebine koymuş adama yağlı mavzer Ya bir de sen düşersen ellerimden Ya bir de kimsesizsem Ya ölüm kadar sevdiğim cesaretim yan çizmişse Sonu yok uğraşlarda yılgınsam Son mermim avucumda Fiyakalı bir eylül sabahı Basar giderim kalbine namımın Sıkar giderim Avucumda mermim menekşem ve arkadaşlarım Geçer gözüm İçimizden bir aşk geçer Ve keder Ve heder olmuş bir hayat Nasıl geçerse zehir damarlarımızdan Öyle yavaş öyle deşer de geçer
Munih Treni Bir bavulla gelmişler Karaların memet, ince ali ve bir de bekir Puslu bir alaman sabahında münihe inmişler trenden Biraz memleket peksimeti mendil içinde üçbeş lokum Bir de yar ilen ana baba hasreti Bildikleri birkaç sıla türküsü İnmişler üçüncü mevki kompartımandan Başlarında kasketleri Şenolasın bakalım gurbetlik şenolasın yabaneli Nere baksan bir soğukluk değmiş içlerine Nere baksan insanı üşüten kocaman bir yalnızlık Dönelim demiş memet yıkıp kaşlarını arkadaşlarına Nere baksan deli bir ayrılık düşecek burada bahtımıza Dönelim demiş memet yıkıp kaşlarını arkadaşlarına Bir bavulla gelmişler Münihe, viyanaya, berline, rotterdama Çorum nire memec, lozan nire Brüksel nire ali, emirdağ nire Konya nire bekir, strasbourg nire Ve frankfurta ve kölne ve lyona Hamburga, liege, bonna inmişler içlerinde memleket döne döne, yana yana Bir bavulla gelmişler Önce geceler bitmemiş sonra soğuk ve karanlık gündüzler Herbir işini,tamam eylemişler atamanın Herbir vidasını sıkmışlar Herbir makinasına terlerini akıtmışlar Eksilerek, didinerek ve direnerek Sağlam basmasını bellemişler yere Kancık pusuların yaban belaların Ve hayın ve namert ve itkopuk Pazar sabanları çanlarının arasından Geçirmişler yüreklerinin filiz filiz umutlarım Hey canım Hey adam yanlarım Hey karaların memet, ince ali ve yetim bekir Keşke gelip bir görebilseydiniz torunlarınızı Bir kere öpebilseydiniz O makinayağı bulaşığı elleriniz, kavruk yüzleriniz Ve cengaver bakışlı kara gözlerinizle hepimizi Hey canım Hey adamlarım Hey karanlığına atamanın ıslık çalan kahraman yanlarım Bir bavulla gelmişler Karaların memet, ince ali ve bir de bekir Puslu bir ataman sabahında münihe inmişler trenden Biraz memleket peksimeti mendil içinde üçbeş lokum Bir de yar ilen ana baba hasreti Bildikleri birkaç sıla türküsü İnmişler üçüncü mevki kompartımandan Baştarında kasketleri Şenolasın bakalım gurbetlik şenolasın yabaneli Şimdi onlar Herbir sokağına değerek avrupanın Ve herbir dağında şahin olup uçarak özge vatanın Bize bir sabahı indirirler öyle gülümseyerek çocuklarımıza Öyle kara öyle ince öyle yetimdirler Öyle konya öyle maraş öyle adana Öyle trabzon öyle afyon öyle erzurumdurlar Öyle dadaş öyle ele öyle uşak öyle yörük öyle çerkez öyle doğudurlar Ve doğururlar Herbir sıkıştığında kalbimiz Münihin, viyananın, roterdamın, brükselin ve nice şehirlerin Dumanların, çanların, köprülerin, kanalların Acıların, yalnızlıkların, hasretlerin, mektupların Ve hepsinin ötesinde o ağır gurbetliğin çöktüğünde efkarı Gelip tutarlar ellerimizden Karaların memet, ince afi ve bir de bekir Varsın bize alamancı desinler Varsın bizi sofralarındaki ekmekten sonra sevsinler Varsın yüzümüzden önce bavullarımızı gözlesinler Biz yine de memleket kadar bir yürekte sevmekteyiz memleketi Çünkü karaların memet, çünkü ince ali ve bir de bekir çünkü Bir bavulla geldiler Puslu bir ataman sabahında münihe Çünkü Biraz memleket peksimeti mendil içinde üçbeş lokum Bir de yar ilen ana baba hasretini Ve bir de bildikleri birkaç sıla türküsünü hiç düşürmediler Sokağına avrupanın Hey canım Hey adam yanlarım Hey karaların memet, ince ali ve bekir Keşke gelip bir görebilseydiniz torunlarınızı Bir kere öpebilseydiniz O makinayagı bulaşığı elleriniz, kavruk yüzleriniz Ve cengaver bakışlı kara gözlerinizle hepimizi Hey canım Hey adamlarım Hey karanlığına alamanın ıslık çalan kahraman yanlarım ----------------------------------------- Namın Yürüsün Hüzünlü bir kış günü başladı yolculuğum Çocukluğum yıkık kentlerde Ve asma kaya bahçeli ahşap evlerde geçti Okuma yazmayı öğrendiğim Gazetelerdeki terör sayfaları Ve haliç tersanelerinde korsanlar Evden çıkarken vedalaşırdı Babalar ve evlatlar Her sokağın başında Anaların isyanı dururdu Ve günler kısa geceler uzun olurdu Bir kurşun bir liraya Ve bir hayat bir kurşuna malolur Benim doğduğum yerlerde insanlar Can evinden vurulurdu Sen sarayburnunun dimdik delikanlısı Yavuz zırhlısında deniz piyade eri Yetmişikiye dört çakı gibi asker Arkadaşının kaza kurşunu izini sırtında taşıyan Ve bıraktığı sevgiliyi döndüğünde bulamayan Yakar mı bizi bu sevda Bir aşk bir delikanlıyı bozar mı Hadi kalk eski günlerde olduğu gibi Karanlığa yine ışık yak Arka bahçelerdeki mahalle kavgalarında Kaşına sapan taşı geldiğinden beri Hani kanına kanımı sürdüğüm O günden beri Can dostum ve kan dostum İster kalbine gömdüğün sevdanın aşkına İster Allah'ın aşkına kalk Bir ışık yak, bir kor düşür yüreğimize Savaşmak ne güzel bir şey uğrunda Ve yeniden yeniden aşık olmak Unutmadık o günleri Sevdamız yüreğimizde gizli kalır Ve mahallenin aşık olmak ayıp sayılırdı Bir kıza aşık olmak Bir de parkayı çıkarmak haramdı Ve dünya dedikleri şey yalandı Paranın geçmediği günler vardı gençliğimizde Ve namerdin yıkamadığı mertliğimiz Silah çekmek ve tespih sallamak değildi delikanlılık Tespihi çekmek ve silahı saklamaktı Yazık gün geldi nasıl da azaldık Sonra üç kuruşa satılan arkadaşlıklar ve aşklar Artık bizim işimiz değildi Ah sarayburunun dik ve yetik delikanlısı Ne geçmişten yükselen ağıtlar anlıyor seni Ne de geleceğe satılan aşklar Gidiyorsun belki Sana kal diyemem giderken Sevmek kadar ölmek de kader Ama giderken bile ışığın yol göstersin Kayıp gemilere Gözlerin gökyüzünü aydınlığa bürüsün Ve sen ölsen bile bir gün Namın yürüsün ------------------------------------- Nan Gibi Ve gözlerin gelir geçer içimden Su içerken sen Sokulurken akşam kızıllığına Ekmeği bölerken Yalnızsan yıllar nasıl geçmişse aradan Unutmak nasıl kolay sanmışsa şarkılar Şiirler yalan yazmışsa ayrılığı Kör olsun sözlerim unuttuysan adını An gibi aklımdasın Gelir geçer gemiler Belki sen de geçersin diye Bir kumru konar her sabah pencereye Bir miladı taşır gece bir yıldız Soğuk olur üşürsün ya adam akıllı Hani sarılırsın kendine Hani aklın karışır Bu bir divaneliktir gönül aha alışır Ömür bitse ne çıkar Can gibi aklımdasın Gündür geçer gider Belki bir şey kalmaz sanırsın Yani bir sabah uyandığında Ne hayatın tortusu, ne kokusu alışmışlığın Her şey yeniden ve aniden başka olacaktır Başka bir otobüs, başka bir gazete Resimlerden silinecek yüzün belki de Ne adın, ne sanın Bir şafak vakti açınca gözlerini Bir merhabayla Yeniden kurulacak dünya Sen her şafak Tan gibi aklımdasın Bazen bir şey geçer içinden insanın En ücra yerlerinden cesaret gibi bir şey Ne olacak işte kömür yanmıyorsa eskisi kadar güzel Fasulyenin tadı yoksa Şarkılar yakmıyorsa içini Sadri Alışık öyle güzel ağlamıyorsa Aşık olamayı beceremiyorsa İzzet Günay Mahallenin en güzel kızına Denizin tuzu Yalnızlığın bahanesi yoksa Bir bıçak saplanınca yüreğinin tam ortasına Zannetme ki ölmek zor, Ölmek kolay, kolay da Kan gibi aklımdasın Bu da geçer Her sabah kanayacak değil ya Bakarsın taze ekmek çıkarır köşedeki fırın Biraz da helvası bizim bakkalın Senden ayırdığım üç beş zeytin, Otururum sofraya Her lokmada geçer acısı belki bırakılmışlığın Ben de unuturum Nasıl unutulursa sana susuzluğum Ve nasıl becerdiysem kahrolmayı Öyle unuturum Ekmek gibi Nan gibi aklımdasın Ve gözlerin gelir geçer içimden Su içerken sen Sokulurken akşam kızıllığına Ekmeği bölerken Yalnızsan yıllar nasıl geçmişse aradan Unutmak nasıl kolay sanmışsa şarkılar Şiirler yalan yazmışsa ayrılığı Kör olsun sözlerim unuttuysan adını An gibi aklımdasın -------------------------------- Onyedi Yaşım Sen benim Onyedi yaşımsın, deli çağımsın Sen benim Ayakkabılarımın arkasına ilk basışımsın İlk cigaram, ilk ıslığım, ilk kızgınlığım İlk aldanışımsın Sen benim İlk ütülü beyaz gömleğim İlk şiirim ilk kavgam yaşamı ilk farkedişimsin Sen Benim onyedi yaşımsın Yazlık sinemanın kapısında Saçları taralı bir oğlan Cebinde iki gazoz parası Gönlüne tarifsiz rüzgarlar dolan İki filim bu akşam Birinde Yılmaz Güney oynuyar Birinde Fikret Hakan Bak Suat Sayın söylüyor cızırtılı plaktan Rüyadır gördüğüm bütün ümitler Gözlerin aklımı perişan eyler Aşk masalından şarkılar söyler Beni hülyalara salan gözlerin Yazlık sinemanın kapısında Saçları taralı bir oğlan Bir külah çekirdeği Mangal gibi yüreği var bilesin Sen benim Onyedi yaşımsın, deli çağımsın Aynaya ilk bakışım, babamla ilk kavgam Evden ilk kaçışımsın Serçeleri sevdimse senden Minibüslerde muavinlik ettiysem Bir teselli ver'i dinlediysem Orhan Gencebay'dan Emirgan'da çay içtiysem Tophane'de sabahçı kahvelerini öğrendiysem Nerden bildiysem Şiirlerini Ümit Yaşar'ın Pazar sabahları kapının önünden geçtiysem İçimde kıpır kıpır bu soluk nerden Sen benim onyedi yaşımsın Okulu ilk asışım İlk kez birine gümüş kolye alışımsın Sen benim İlk sakarlığım, ilk tuhaflığım, ilk yakalanışımsın Sen benim onyedi yaşımsım Mahallenin delikanlısı elleri ceplerinde Dudağında ıslığı Başında kavak yelleri Şarkılar mırıldanıyor Zalimin zulmü varsa Sevenin Allah'ı var Yeni çıkmış piyasaya Hayri Şahin ortalığı kavuruyor Mahallenin delikanlısı, cebinde iki gazoz parası Yüreğinde garip bir pıtırtı Alışmaya çalışıyor sana alışmaya Akşamları işportaya çıkıyor Bir defter, bir kalem bir de çakı alana Aynayı bedava veriyor Yani günler geçiyor Onyedi yaşının bütün tadıyla Sen benim Onyedi yaşımsın, deli çağımsın İlk maça gidişim Cemil Turan'ı ilk seyredişim, ilk sevincimsin Ben anamın muskasını nasıl astıysam göğsüme Öyle güvendiğimsin Sabahları eskici geçiyor kapıdan Karşı komşu Nafile Teyze bakkaldan ekmek istiyor Çocuklar top kovalıyor mahallenin arsasında Bir bakıyorum cama da iki güvercin konuyor iyi mi Her şey güzel oluyor Bu hengane nasıl yakışıyorsa İstanbula Bana da aşk öyle yakışıyor Anam koş kapa diyor muslukları Üç gündür akmayan sular geliyor Ben onyedi yaşındayım Hayat benden yana duruyor Sen benim Onyedi yaşımsın, deli Çağımsın Sen benim Ayakkabılarımın arkasına ilk basışımsın İlk cigaram, ilk ıslığım, ilk kızgınlığım İlk aldanışımsın Sen benim İlk ütülü beyaz gömleğim İlk şiirim ilk kavgam yaşamı ilk farkedişimsin Sen Benim onyedi yaşımsın Sen benim, sen benim, sen benimsin Sen benim her şeyimsin Hiç bir şeyimsin Hiç bir şeyimsin ------------------------------------ Paramız Yoksa Da Haysiyetimiz Var Dünya dediğiniz abiler Aha benim şu yüreğim kadar Abiler hayat dediğiniz Ne kadar gülebiliyorsak o kadar Boş verin ötesini Sallayın gitsin dünyayı Paramız yoksa da haysiyetimiz var Ey gözünü seviyim zeytinin, taze ekmeğin, çayın Bakmayın, benim de canım elbet çeker Şöyle tereyağlı bir buçuk iskender Yine de olsun Kesmedikten sonra selamı Bakkal Ender Bir de bizim takıma gol olmadıktan sonra Ve de en kıyağından Ve de en ağırından bir şarkı patlatınca Müslüm bana Ne gam, ne tasa, ne fırtına, ne kar Boş verin abiler Paramız yoksa da haysiyetimiz var Şimdi beni iyi dinleyin Canımdan öte ve de En kıymetli sevdiğim muhterem arkadaşlar Durumum ortadadır Hayat bana da sağlamına harbi bir çelme takmıştır Nevrim dönmüş, midem bulanmış gözlerim kararmıştır Cümlenize olan bil cümle borç edavatım Üç vakte kadar askıya alınmıştır Ha biraz idare edebilirseniz eğer Bi de kahveci Nuri'den rica edebilirseniz Kesmezse tavşan kanı günde üç bardak çayı Elbet bu feleğin paslı çarkı Bi gün benim için de döner ve düşeş gelmese de Gelirse eğer zarımız mesela bir dubara ve hele dört cahar İşi kolayladık sayın Ve de inanın ki abilir Paramız yoksa da haysiyetimiz var Dalgalan bakalım kız kulesi önündeki dalgalar gibi kalbim Hayıflan bakalım hiç kimselere belli etmeden geceleri yorganın altında Yazıklan bakalım bu da revamıdır hayatının baharında bi delikanlıya Hep kısa çöpü ben mi çekeceğim Hep bana mı denk düşecek çarkı feleğin iflası Hep ben bileceğim başkalarımı kapacak beşyüz milyarı Hep ben sevip eller mi alacak Aslıyı, Leylayı Batsın bu dünya, sende mi Leyla, itirazım var yalana dolana Ve ben böyle dolana dolana Ellerim cebimde dudağımda ıslığım başımda eski alemlerin sarhoşluğu Orhan Veli tadında basıp voleyi yürüyeceğim hayatın sonuna kadar Hiç tasalanmayın abiler Paramız yoksa da haysiyetimiz var Son bi kere öpmek isterim gözlerinizden Son bi kere sarılıp ağlamak geçer içimden Ama vicdan yapıyorum sanırsınız diye korkuyorum Vallahi içimden öpmek geliyor en kral arkadaşlarımı Ayhan Işığı, Sadri Alışığı, Erol Taşı Bi de canım sütmısırla kanlıca da yoğurt çekiyor Adamın gönlü şarkılar söyleyip unutmak istiyor garibanlığı Adamın günlü habire enayi yerine konulmaktan kanıyor ha kanıyor Adamın canı hesapsız dostlarını çekiyor Dalgasız dümensiz yoldaşlığı Mahalle arasında gazozuna maç yapıp yenilmek çekiyor Komşunun kızına mektup yazıp Çarşamba pazarında el altından vermek geçiyor Minübüsün kapısını açıp topkapıda Arkayı dörtleyelim abiler, demek çekiyor Yaylaları, başı duman dağları, uzun tozlu yolları Bazen sıcak ekmek Bazen seyyardan sabah puaçası çekiyor Adamın canı bağıra bağıra ağlamak çekiyor gece mehtabına karşı Lüfer çekiyor, çingene palamudu çekiyor Langadan hıyar, Beyoğlu'ndan adam çekiyor Ne yalan söyleyim biraz kırgınlık da var Yine de boşverin abiler Paramız yoksa da haysiyetimiz var Dünya dediğiniz abiler Aha benim şu yüreğim kadar Abiler hayat dediğiniz Ne kadar gülebiliyorsak o kadar Boş verin ötesini Sallayın gitsin dünyayı Paramız yoksa da haysiyetimiz var ----------------------------------------- Sabri Abi Ah ulan ah sabri abi Yüreği elinde çocuk Diz boyu karda açan ah çiçeği Aşkın kendisi yani Hürriyetin geleceği Sert sakallarında vurgun izi Ah ulan ah sabri abi Yorgun akşamların kederli sofralarında Önce duran sonra vurulan dostluğumuz gibi Temiz pak Sen beni bir volkanın kapısında bıraktın Hani sen benim elimden tutacaktın Can olacaktın Sen beni severdin Sen yüreğinde vurgun gögsünde darp izi Sen hani güler geçerdin Ah ulan ah sabri abi Gittin Geride kan geride tortu Geride bir hain karanlık Ki dizboyu Geride eski şarkılar kaldı sadece masalara çizdiğimiz Geride takvim yazıları mapus mektupları Solgun fotoğraflar ve saksıda kurumuş cezayir menekşeleri Geride bir ömür kaldı yarım bıraktığın Hani güzel günler gelecekteydi sabri abi Hani beyaz arabamız bir impalamız olacaktı Hani cebimizde paramız Hani dudağımızda ıslığımız Hani sahilde çay içecektik adam gibi Pahalı birer gömlek giyecektik Jilet gibi ütüleyecektik lacilerimizi Kahpe dünyanın ta ciğerine üfleyecektik cigaralarımızı Ah ulan ah sabri abi Sensiz erken kapanacak bol kepçe kısmet lokantası Bir daha Yılmaz Güney oynamayacak yazlık sinemada Bir daha leblebi kavurmayacak Nuri amca Kabataş kaldırımlarında Bir daha birlikte çıkmayacağız sabaha Bir daha, bir daha olmayacak Sahilde kısmetim teknesi bizim için yanmayacak Tophane limanına rus gemisi odesa gelmeyecek Bizi sevmeyecek yüreğimizdeki umut Bizi sevmeyecek karabaş köpeğimiz Bizim için şikayetsir bir nar gibi yağmayacak cihangir Ah ulan ah sabri abi Yüreği elinde çocuk Diz boyu karda açan ah çiçeği Aşkın kendisi yani Hürriyetin geleceği Sert sakallarında vurgun izi Ah ulan ah sabri abi Yorgun akşamların kederli sofralarında Önce duran sonra vurulan dostluğumuz gibi Temiz pak --------------------------------- Sirkeciden Tren Gider Sirkeciden tren gider Varım yoğum törem gider Tuna bizden utanır biz Tuna'dan Yüzüne kapatır ellerini Aldırma be tunam Yiğit çıplak doğar anadan Sirkeciden tren gider Vagon gider derdim gider Gurbet elde bir başıma Varım yoğum alır gider Sirkeciden tren gider Ona giden verem gider Bir kampana çalar analar ağlar Oğul oğul çocuklar öksüz gelinler dul Akşam olur hüzün çöker Omuzlarım bir bir düşer Sirkeciden tren gider Gözyaşımı döker gider Sirkeciden tren gider Erzurumlu Duran Ankaralı Burhan gider Burda ezan var orda çan Her sabah çınlar tepemizde Uyan uyan Sirkeciden tren gider Bir yaldızlı Kur'an gider Su serperler ya gidenlerin ardında Dün askere Hint'e Yemen'e Bugün ekmeğe yaban ellerine Dönmezler ya andan Sirkeciden tren gider Evim barkım viran gider Biz hep atla geçtik Tuna'dan Böyle geçmedik avrat uşak Biz hiç böyle geçmedik Tuna bizden utanır biz Tuna'dan Aldırma be Tuna'm Yiğit çıplak doğar anadan Sirkeciden tren gider Vagon gider derdim gider Gurbet elde bir başıma Varım yoğum alır gider Sirkeciden tren gider Erzurumlu Duran Ankaralı Burhan gider Burda ezan var orda çan Her sabah çınlar tepemizde Uyan uyan Sirkeciden tren gider Bir yaldızlı Kur'an gider ----------------------------------- Vur Bitsin Orada masanın üstünde bir resim İkimiz denize karşı durmuşuz Üsküdar' da Saçlarımızın üzerinde martılar Gözlerimizde acemi bir aşk, biraz umut Ve tuhaf ve çocuksu bir mutluluk Senin sırtında sarı yağmurluğun Kadıköy'de ucuzluktan almışız Bende o siyah kazak Hani bir kedi gibi sokulduğun Şubat ve yağmur yağıyormuş meğerse Islatan her tarafımızı Orada masanın üzerinde bir resim Yak, bitsin Orada kapının arkasında bir yazı Seviyoruz yazmışız birlikte Harfler nasıl da titremiş meğer ellerimizde Bir Pazartesi akşamı ben eve dönünce Tutup öyle yazmışız nereden estiyse Hep gülüşün, hep sıcaklığın sinmiş harflere Ne yaptığın çorbanın ne pilavın tadı Sobayı yakmayı unutmuşuz ne gam Senin çiğdemler açmış yüzünde sıcaklığın Orada kapının arkasında bir yazı Sil, bitsin Orada sehpanın üzerinde iki bardak Senin demlediğin çayı içmişiz birlikte Nasıl da dalgamızı geçmişiz dünyanın bütün dertleriyle Umudu sürmüşüz ortaya Kocaman yüreklerimizi bilemiş onca kahıra Bir masalmış, bir yalanmış gibi korkmuşuz Sıkı sıkıya yaslanmışız bahtımızın kara yıldızına Ben tek sen üç şeker atmışım filiz çayımıza Sonra açıp perdeyi gök yüzünden bir dilek tutmuşuz Mehtap gülümsemiş deliyürek çocukluğumuza Orada, sehpanın üstünde iki bardak Kır, bitsin Orada odaya saçılmış küçük hatıralar Ne yana dönsem senden bir parça bir şey Belki minik kızgınlığın, belki bir gülüşün uluorta Böreğin altını yakışın, Düğmemi dikerken iğneyi eline batırışın Ve saçların, kan gülleri taktığın Beni mahpus bıraktığın saçların Ne yana dönsem bir parça bir şey senden Hep o kanepede oturmuşluğun Şu senin yastığın, şu eşarbın İşte şu bir Haziran akşamı gitmek için ayaklanışın Ne yana dönsem bir parça bir şey senden Orada, odaya saçılmış küçük hatıralar Git, bitsin Orada ayaklarının dibinde bir adam Adam bütün adamlığını dökmüş önüne Böyle kaç gün yana kaç gece ayaklarının dibinde Öyle kolay mı öyle kolay gitmek Her şeyi bu İstanbul' u o sevdiğin adaların kokunusu Mısır çarşısını Eminönü'nün balık ekmeğini Beyoğlu' nun sinema salonlarını Birlikte beklediğimiz Yirmisekiz numarayı unutmak öyle kolay mı Öyle kolay Orada ayaklarının dibinde bir adam Kov, gitsin Orada, çekmecede altıotuzbeş bir silah Babadan kalma Hani bir bayramda saydırmışız havaya Sen biraz ürkek sokulmuşun omzuma Kuşlar havalanmış, Bütün güvercinleri İstanbul'un Giderken galiba bir beni bir de bunu unutmuşsun Orada altıotuzbeş bir silah Ve burada zaten öldürdüğün bir yürek Vur, bitsin