Kitaplardan Alıntı Cümleler ..

'Şiirler ve Güzel Sözler' forumunda SeaBoy` tarafından 21 Ağu 2011 tarihinde açılan konu

Konu etiketleri:
  1. sha.

    sha. ..daha çirkin, daha huysuz

    [​IMG]

    Umay Umay - Cevapsız Ağrı
     
  2. SeaBoy`

    SeaBoy` " ۱۹ ٦ط "

    Gün ağarırken evinin balkonuna çıkıp sabahın ilk seslerini duyan, ilk renklerini gören, ilk rüzgarıyla üşüyen bir adamın heyecanını duymak istiyorum.

    A.Ali Ural | Posta Kutusundaki Mızıka
     
  3. SeaBoy`

    SeaBoy` " ۱۹ ٦ط "

    Bazen, daha sabahleyin kalkar kalkmaz buruşmuş buluyorum dünyayı. Öylesine suya koyulmuş ve konulduğu bardağın içinde unutulmuş bir çiçek sapı gibi, rengi atmış yapraklarımın arasında bükülüp duruyorum; ruhumu bir türlü çıkaramıyorum kapandığı evden.

    Ali Ayçil | Kovulmuşların Evi
     
  4. zipper

    zipper quae nocent docent

    bir kitaptan değil,ama çok güzel bir yazı..

    "ölürdüm...inan ölürdüm. gözlerime hiç yağmur damlası düşmese ölürdüm. kelebekler ağlamasa ölürdüm.
    ölürdüm gemiler denizin üstüne beyaz köpüklü kahkahalar çizmese.
    ölürdüm uçurtmalar poz vermese şehrin engebeli serinliğinde.
    yanımdan gülücüklü çocuk oyunları geçmese ölürdüm.
    ölürdüm sen aklıma gelmesen. içimde kanat çırpmasan kelebeğim.
    ölürdüm bir fırsat yakalasam efkarlı bir gecede.
    bir an bulsam zembereği kırılmış, kaçmazdım. hemen oracıkta ölürdüm... hey!... ölümlüler!... fırsatlar ülkesinin ölümlü ve gülünç yolcuları!...
    mola sandığınız bu küçük titreşim hayatın ta kendisidir.
    onu sımsıkı tutun. onu içinizde sımsıkı tutun, koruyun.
    onu kendinizden koruyun. sonsuz ışıltısı yanıltmasın sizi.
    bu kıvılcım kutudaki son kibrit tanesi... onu elinizden kaçırmayın.
    çıkamazsınız bir daha asla içinizden.
    bir daha görünmezsiniz aynalarda. dökülür sırlarını.
    dökülür bir ana denk düşen asırlarınız.
    dökülür hüzünleriniz ve gözyaşlarınız ellerinize...
    kelebeklerin de böyle güzel elleri olur muymuş canım? böyle de güzel gülünür müymüş? havalara atılıp dünyalar; böyle de zıp zıp zıplatılır mıymış?
    türküler de sarhoşluk verir miymiş adama? adamı zıvanadan çıkarır mıymış? başını da belaya sokar mıymış? adamın numaralarla arasını bozar mıymış? adamı her şeysiz her şeysiz ortalıkta bırakır mıymış?
    bu nasıl kelebekmiş böyle canım? kelebekler adamın canını acıtır mıymış? adamın canını acıtır mıymış?....
    ellerim çarpıntıların minicik ömürlerine şerh düşüyor durmadan.
    rötuşlu resimlerim canımı acıtıyor. kahretsin çok iyi görünüyorum yine. flaşlar patlıyor ve kahretsin iyi ve yapayalnızım yine. dokunamadan hiçbir şeye...


    hey!..ses, üşür. aşk, çift kişilik bir yalnızlıktır. hayat, ölüme ulanmış tiz bir çığlık… ölüm, ışığı kemiren kör bir karanlık… sen, her yeri kaplayan ince bir serap… ben, küçülüp azalan bir kum tanesi...
    kelebeğim, kaç kum tanesi var dünyada biliyor musun?
    peki kaç yıldız var gökyüzünün karanlık perdesinde?
    kaç çocuk sesleniyor içinden annesine?
    kaç hayat çağırıyor kollarını açarak bizi? kaç ölüm gözlüyor yolumuzu?
    kaçı beni bekliyor bilmecelerin? kaçı bekliyor seni? kaçı bekliyor ikimizi... doğmayacak bir çocuğu bekliyor kimi kadınlar...
    gelmeyecek bir gemiyi bekliyor kimi adamlar...
    büyümeyi bekliyor kimi lanet çocuklar...
    cinnetlerini bekliyor kimi soğuk kanlı deliler...
    ölüme çare bekliyor kimi yüreksiz doktorlar...
    hayata çare bekliyor kimi yürekli şairler...
    ben seni bekliyorum..
    bir tekerleği çevirerek yeryüzünün patikalarında,
    sabırsız bir idam mangası beni bekliyor kapımda...
    kelebekler hangi kapılardan geçerek geliyorlar dünyaya?
    yaşlı bilge kadınların doğru mu ipeksi masalları kelebekler hakkında?
    aynı gizemli tomurcuktan mı çiçekleniyor senin ipeksi beyazlığın?
    hangi çağlayandan dökülüyor sesin? hangi sura üflüyor nefesin?
    hangi bilmediğim kıyamettesin... ?
    bilinmeyen ne kaldı ki dünyanın köpüren dosyalarında: arz talebi yaratır… elmanın yere düşmesini sağlayan yer çekimi kanunudur…
    ısınan hava genleşir…
    vatan kutsaldır…
    demokrasilerde çare tükenmez…
    insanlar tükenir kelebeğim...
    sararmış çınar yaprakları gibi dökülürler ağaçlardan tek tek.
    insanlar koca adamlar gibi konuşan küçük çocuklardır aslında.
    gözlerine okyanus doldururlar. ceplerine gökyüzü…
    insanlar kafalarındaki yılanlar tarafından kemirilirler.
    insanlar kendi sorularından vurulurlar……
    yürüdükçe uzuyor dünyanın boyu...
    yürüdükçe artıyor mesafeler...
    yürüdükçe bir yere gitmiyor ayaklarım...
    yürüdükçe daha çok kanıyor dizlerim...
    yürüdükçe genişliyor titremelerim...
    yürüdükçe çoğalıyor içimde bir kelebek sıtması...
    yürüdükçe takılıyorum tarihimin değişmez engeline:

    yorgunum…

    yorgumum çok... ne çok çiçek var, ne çok renk, ne çok koku, ne çok uzanış güneşe doğru, ne çok türkü var sevdalı, ne çok şiir acılı, ne çok kumdan kale var, ne çok sarı saçlı çocuk, ne çok ev var sarmaşıklanan, ne çok ıslık, ne çok film var, ne çok figür, ne çok zaman var kelebeğim, ne çok zamansızlık... saatim beşi dalga geçiyor sanırım...
    sanırım su geçirmiyor saatim...
    sanırım ayrılığı saklıyor akrep, sanırım sevdadan yana yelkovan.
    sanırım her şeyi aklından geçiriyor saatim.
    sanırım üzmüyor beni….
    üzülme kelebeğim. bugünü atlatırsak… yarın diye bir şey yok!
    üzülme kelebeğim… bir yıldız kayar kimsenin bilmediği.
    üzülme kelebeğim… ağlarken duyulmaz sesim.
    üzülme kelebeğim… korkarım yükseklerden.
    üzülme kelebeğim… kalır yalnızca güzelliğin...
    Allahım ne güzel uçuyor bu kelebek böyle!

    Allahım,

    bitiyor
    kelimeler"

    Kelebek Sıtması / Gökhan Özcan
     
  5. zipper

    zipper quae nocent docent

    ''Yürüyüp geçeceksin, hep yürüyüp geçeceksin. Ben öyle yaptım. Hep yürüdüm...
    Herkesin her şeyi anlamasını bekleyemezsin. Sen yürüyüp gideceksin.
    Anlayan anlayacak, anlamayan anlamayacak; dünyanın hepsine yetişemezsin ki!
    Hem bilirsin ben iyi yürürüm.''

    Murathan Mungan / Yüksek Topuklar
     
  6. zipper

    zipper quae nocent docent

    ''Sana yazları sıcak ve kurak, kışları soğuk ve yağmurlu bir coğrafyada yaşadığımızı söyleyecekler. Gerçek olan senin mevsimindir oysa. O günün nasıl geçeceğini anlayabilmek için gökyüzüne bakman gerekmez. Dönüp yüreğine bak... Yağmurlar ve güneş yüreğinden süzülür. Gerçek olan yüreğinin mevsimidir, senin mevsimindir. Her sabah uyandığında gözlerinden dünyaya saçılandır mevsim. Güneş senden doğar ve yağmur senin gözlerinden düşer yeryüzüne...

    Sana atlaslar, haritalar gösterecekler. Adına sınır dedikleri bazı çizgilerle çevrildiğini göreceksin yaşadığın yerlerin. Bütün bunlar kurmaca. Gerçekte tüm yeryüzü Allah’ındır ve gerçekte yürüyebildiğin kadar senindir tüm coğrafyalar...''


    Tarık Tufan / Güncellenmemiş Hayat Bilgisi Dersleri
     
  7. SeaBoy`

    SeaBoy` " ۱۹ ٦ط "

    Aşık olmayı denedim, hem de bir kez değil iki kez. İnanın bana korkunç acılar çektim. Ruhumun derinliklerinde.. Çektiğim acı ile alay eden bir ses işittiğim halde acı çekmeye devam eder üstelik deli dolu aşıkmışım gibi kıskançlık krizleri geçirirdim. Bunların hepsinin sebebi can sıkıntısıydı baylar, emin olun can sıkıntısı..

    Dostoyevski | Yeraltından Notlar
     
  8. SeaBoy`

    SeaBoy` " ۱۹ ٦ط "

    Şimdiye kadar nasıl yaşadıysan yine öyle yaşayacaksın sanırsın. Sonra beklenmedik bir anda biri çıkar gelir.
    Etrafındaki kimseye benzemez. Kendini bu yeni insanın aynasında görmeye başlarsın.
    Var olanı değil sende eksik olanı gösteren sihirli bir aynadır ve sen bunca zaman aslında hep bir eksiklik duygusuyla yaşadığını,bilmediğin bir şeye hasretlik çektiğini anlarsın.

    Chuck Palahniuk | Gösteri Peygamberi
     
  9. SeaBoy`

    SeaBoy` " ۱۹ ٦ط "

    İnsanların artık anlamaya zamanları yok. Dükkanlardan her istediklerini satın alıyorlar. Ama dostluk satılan bir dükkan olmadığı için dostları yok artık..

    Antonie De Saint-Exupery | Küçük Prens
     
  10. SeaBoy`

    SeaBoy` " ۱۹ ٦ط "

    İnsanları ikiye ayırıyorum: Seni tanıyanlar, seni tanımayanlar.
    Seni tanıyanları ikiye ayırıyorum: Anlayanlar, anlamayanlar.
    Seni tanımayanlara yabancıyım; seni anlamayanlara düşman.. Garip rüzgarlar esiyor başımda. Kavak yelleri desem değil, kasırga gibi, hortum gibi birşey. Kendimi de etrafımı da yok etmek istiyorum…
    Sonra seni hatırlıyorum.
    Birden zindanım aydınlanıyor..

    Cemil Meriç | Jurnal
     
  11. SeaBoy`

    SeaBoy` " ۱۹ ٦ط "

    Üzgündüm, ama onlara “Yorgunum…” diyordum

    Antonie De Saint-Exupery | Küçük Prens
     
  12. SeaBoy`

    SeaBoy` " ۱۹ ٦ط "

    Hepimiz aynı televizyon programlarıyla büyüdük.
    Sanki hepimize aynı suni hafıza taklımış…
    Hepimizin belli başlı hedefleri aynı.
    Hepimizin korkuları aynı. Gelecek parlak değil…
    Çok yakında aynı anda aynı şeyleri düşünmeye başlayacağız.
    Mükemmel bir uyum içinde olacağız.
    Senkronize. Birleşmiş. Eşit. Katı.
    Karıncalar gibi.
    Böcekler gibi.
    Koyunlar gibi.

    Chuck Palahniuk | Gösteri Peygamberi
     
  13. zipper

    zipper quae nocent docent

    ''Bir çok razılık bir çok başlangıç,bir çok aşma bir çok aşkınlık.
    Verse de vermese de Rabbin'den razılığın sırrına vakıf olan Hakikat-i Züleyha’ya Bismillah!

    Uyandın, seni perdeler ötesinden hakikate doğuran aşka Bismillah!
    Yusuf‘u kuyunun karanlığından ve gönlün gecesinden geçirip de
    Züleyha’ya getiren kervana Bismillah!
    Züleyha’nın ateş bahçelerini İbrahim’in gülşenine çeviren yangına,
    Yakılan ve yanan trende uyanan ruha Bismillah!
    Kuyuya Bismillah!
    Zindana Bismillah!
    Karanlıktan aydınlığa çıkaran duaya,
    Hüzün ile semaya ağan ruha Bismillah!
    Ey kalbin üzerinde titreyen hüzün !
    Acıya Bismillah!
    Ateşe Bismillah!
    Gözyaşına Bismillah!
    Ne olursa kalpte olur, ey kalbi kırıklarla beraber olan Allah’ım!
    Yolunda yürümek için ben kuluna lütfettiğin,
    İkbalim olan yol arkadaşıma Bismillah!
    Mesnevi bahçelerinin diretmiş dildarı merhaba!
    Mana aleminden kağıda düşen kelama Bismillah!
    Kaleme inşirah veren nu’na Bismillah!
    Nun’un nakşı bir ah’a Bismillah!
    Bir ah çekip de derundan kalbimde buluverdiğim
    Gül-i siyaha Bismillah!


    Şimdi ben, YUSUF, tut ki Mısr'a azizim,
    efendiyim boynumdaki künyede
    hala vasfım yazılı: ZÜLEYHA'ya köleyim...

    Nazan Bekiroğlu / Yusuf ile Züleyha
     
  14. zipper

    zipper quae nocent docent

    ''Evet, kusurluydu. Fakat gönül meselelerinde bunun ne önemi var? Biz insanlar bir şeyi sevdik mi severiz. Mantığın bunda yeri yoktur. Hatta mantıksız sevgi pek çok açıdan gerçek sevgidir. Sevmek için bir sebebi oldu mu herkes sevebilir.''

    Patrick Rothfuss / Bilge Adamın Korkusu
     
  15. zipper

    zipper quae nocent docent

    " Her gün aynanın karşısında saçlarımızı düzeltir ve hızla uzaklaşırız..! Acaba orada göreceğimiz başka bir şey yok mudur..?

    Akvaryumdaki balık, kendine yem vereni tanımayabilir. Karınca, kaleme ve kağıda anlam veremeyebilir. Böcekler sadece gübreyi düşünebilir. Saat, kendini kurandan habersiz vakti gösterebilir. Buğdayı taşıyan merkep buğdayın farkında olmayabilir. Ama insan öyle mi..?

    Dağların zirvelerini, denizlerin dalgalarını, büyük ırmakları ve engin okyanusu görmek için seyahat eder insan..!

    Fakat bunun yanı sıra en büyük mucize olan kendi varlığını göremeden, bu dünyadan göçer gider..! "

    Yılmaz Sönmez / Öğrenilmiş Çaresizliği Yenmek
     
  16. zipper

    zipper quae nocent docent

    ''Bu dünyada sana kötülük yapmak isteyen insanlar çıkacak karşına, ama unutma ki iyilik yapmak isteyenler de çıkacak. Kimi insanın yüreği karanlık, kimininki aydınlıktır. Geceyle gündüz gibi!
    Dünyanın kötülerle dolu olduğunu düşünüp küsme, herkesin iyi olduğunu düşünüp hayal kırıklığına uğrama!Kendini koru, insanlara karşı kendini koru!''


    Zülfü Livaneli / Seranad
     
  17. zipper

    zipper quae nocent docent

    ''Diyebilirsin ki,
    bir insanı, fotoğraflarından ve hakkındaki haberlerden ne kadar tanıyabilirsin?
    Haklısın.. Belki de çok az..
    O zaman şöyle demeliyim: Seni az tanıyorum.. AZ..
    Sen de fark ettin mi?
    Az dediğin, küçücük bir kelime. Sadece A ve Z..
    Sadece iki harf..
    Ama aralarında koca bir alfabe var..
    O alfabeyle yazılmış on binlerce kelime ve yüz binlerce cümle var..
    Sana söylemek isteyip de yazamadığım sözler bile o iki harfin arasında..
    Biri başlangıç, diğeri son..
    Ama sanki birbirleri için yaratılmışlar..
    Yan yana gelip de birlikte okunmak için..
    Aralarındaki her harfi teker teker aşıp birbirlerine kavuşmuş gibiler..
    Senin ve benim gibi..''

    Hakan Günday / Az
     
  18. zipper

    zipper quae nocent docent

    ''Yıllar sonra tekrar birlikteyiz..
    Hepinizi tanıyorum.. Hepiniz tanıdıksınız..
    Yüzleriniz, kıyafetleriniz,kızgınlığınız,hayal kırıklığınız..
    Hepsini hatırlıyorum..
    Belki sizlerle savaşmadım..
    Belki hiçbirinizin omzuna dokunmadım, ama bunun bir önemi yok..
    Çünkü bizle aynı Hak edilen payların alındığı yer burasıdır.
    Tabii yapılan taksim bazen adaletli olmayabilir.
    Ama zaten meydanın adı sadece Taksim'dir.
    Adil Taksim Meydanı değil. ve rüyalarımız da aynı...''


    Hakan Günday / Zargana
     
  19. zipper

    zipper quae nocent docent

    Bir konuşmacı “Bize özgürlükten sözet” dedi.
    Ve o cevap verdi:
    “Şehir kapılarında ve sıcak yuvanızda yere kapanıp, özgürlüğünüz için dua ettiğinizi gördüm; tıpkı, kölelerin kendilerini kılıçtan geçiren bir zorbanın önünde eğilmeleri ve onu övmeleri gibi…
    Sık sık, tapınağın korusunda ve kalenin gölgesinde, aranızda en özgür geçinenlerin, özgürlüklerini bir boyunduruk ve bir kelepçe gibi taşıdıklarını gördüm.
    Ve kalbim kanadı; çünkü ancak özgürlük arayışında hissettiğiniz derin arzu size gem vurduğunda ve özgürlükten bir amaç ve bir bütünleniş olarak bahsetmeyi terk ettiğinizde, gerçekten özgür olabilirsiniz.
    Siz, günleriniz endişesiz ve geceleriniz bir istek ve üzüntüden uzak olduğunda özgür olacaksınız. Yazık ki, bu tür duygular yaşantınızı kuşak gibi sarmakta… Yine de, örtüsüz ve bağsız, bunları aşabilirsiniz.
    Ve siz, günlerinizin ve gecelerinizin ötesine, anlayışınızın şafağında öğle aydınlığını çepeçevre bağladığınız zincirleri kırmadan nasıl yükselebilirsiniz?
    Gerçekte, özgürlük dediğiniz, halkaları güneşte parlayıp gözünüzü kamaştırsa da, bu zincirlerin en kuvvetlisidir. Ve özgür olmanız için terk etmeniz gereken, kendi benliğinizin parçalarından başka ne olabilir?
    Eğer geçersiz kılmak istediğiniz adaletsiz bir kanun varsa, bunu alnınıza kendi ellerinizle, bizzat siz yazdınız. Bu kanunu, hukuk kitaplarınızı yakarak veya denizin bütün suyunu bile kullansanız, yargıçlarınızın alınlarını yıkayarak yok edemezsiniz.
    Ve devirmek istediğiniz bir despot varsa, önce onun sizin içinizde kurduğu tahtı devirmeye bakın.
    Çünkü bir zorbanın, özgür ve başı dik insanlara hükmedebilmesi için, onların özgürlüklerinde bir zulüm ve gururlarında bir utanç bulması gerekmez mi?
    Ve eğer, üzerinizden atmak istediğiniz bir endişeyse, onu kendinizin seçtiğini, kimsenin size yüklemediğini unutmayın.
    Ve kurtulmak istediğiniz bir korkunuz varsa, o korkunun merkezi sizin kalbinizdir, yoksa korkulanın avuçları içinde değil.
    Her şey, varlığınızın içinde yarı kucaklanmış olarak dolaşır durur; istenen ve korkulan, nefret edilen ve baş tacı olan, takip ettiğiniz ve kaçmak istediğiniz…
    Bunlar içinizde, ışıklar ve gölgeler gibi, birbirine yapışmış çiftler halinde hareket ederler. Ve gölge soluklaşıp kaybolduğunda, can çekişen ışık, bir başka ışığa gölge olur.
    Ve sizin özgürlüğünüz, prangasından kurtulduğunda, daha büyük bir özgürlüğe pranga olur.”


    Halil Cibran / Ermiş
     
  20. SeaBoy`

    SeaBoy` " ۱۹ ٦ط "

    ”Bir gün bir çocuğa sormuştum, deniz neden tuzludur diye. Babası uzun bir sefere çıkmıştı. Çocuk hemencecik karşılık verdi: Deniz tuzludur, çünkü denizciler durmadan ağlarlar! Neden denizciler böyle çok ağlar ki! Çünkü, dedi, yolculukları bitmez… Onun için de mendillerini hep direklere asıp kuruturlar! Gene sordum: Ya niçin insanlar üzgün olunca ağlar? Çünkü, dedi, daha duru görebilelim diye gözlerin camını ara sıra yıkamak gerek”

    August Strindberg | Düş Oyunu
     

Bu Sayfayı Paylaş