Kitaplardan Alıntı Cümleler ..

'Şiirler ve Güzel Sözler' forumunda SeaBoy` tarafından 21 Ağu 2011 tarihinde açılan konu

Konu etiketleri:
  1. zipper

    zipper quae nocent docent

    Şimdi akşam olur, sular buruşur
    Bir yastığa baş koyarım güvertede.
    Hangi dilden olursa, bir şarkı isterim
    İçimde kırık dökük besteler dolaşır.
    Kalbim avucumdadır artık,
    Bir sahilden sesler gelir, kaybolur
    Uzun uzun nefes alır sular
    Uzun uzun ağlamak isterim...


    Turgut Uyar / Bitmemiş Şiirler VIII
     
  2. zipper

    zipper quae nocent docent

    ''Bazen küsüyorsun, haberi bile olmuyor..''

    “İnsan öğrenmeye gelir dünyaya. Sen en son gitmeyi öğren çocuk...”

    “Çayı açık severim ama seni çok koyu sevdim ben...”

    ''Topuklu ayakkabı mı yoksa ben mi?
    Bir kadını zorlayan bir soru olabilir.
    Çikolata mı ben mi? sorusu kadar olmasa da zorlar.
    Sizler topuklu ayakkabısı ayaklarını vuran kadınlarsınız.
    Topuklarınızın altında kâğıt mendiller var.
    Bazılarınızın gözyaşlarını silen mendiller işte, yabancı değiller.
    O mendiller hep canınızın yandığı yerlerde...''


    Ahmet Batman / Soğuk Kahve
     
  3. zipper

    zipper quae nocent docent

    [​IMG]

    [​IMG]


    Ahmet Batman / Soğuk Kahve
     
  4. zipper

    zipper quae nocent docent

  5. zipper

    zipper quae nocent docent

    ''...her var oluşun bir anlamı, bir gereği vardır.Çoğu zaman mesele tanrı'nın ne olduğu değil, bizim onda ne gördüğümüzdür...
    Sevgi dolu olanlar merhameti görür, zalim olanlar şiddeti...
    Zeki olanlar aklı görür, aptal olanlar kör inancı, âlimler bilimi görür, cahiller mucizeyi..."


    Ahmet Ümit / Bab- ı Esrar
     
  6. zipper

    zipper quae nocent docent

    ''Biz henüz yazılmamış bir hayatın, henüz gidilmemiş bir ülkenin,
    Henüz yaşanmamış olan aşkların acemisiyiz.
    Yollarımızı şaşırabilir, karşılıksız aşk acıları çekebilir,
    Yanlış bir hayatı da seçebiliriz.
    Biz yeniyiz.
    Yenilir yenilir,
    Tekrar deneriz.
    Yenilgimiz sadece yeni bir başlangıcımızdır bizim…''



    Ertürk Akşun / Ateş, Güneş ve Ada
     
  7. zipper

    zipper quae nocent docent

    ''Zulüm karşısında yıpranmayan vicdanlar, isyan (başkaldırma) hareketine geçerler.
    İsyan, adaletin çiğnendiği yerde, onu çiğneyen kuvvete karşı vicdanın hareket halinde tepki yapmasıdır.
    İsyan, ancak zulme karşı vicdandaki adalet duygusunun tepkisi olduğu zaman ahlaki değer taşıyabilir.
    Böyle olmadığı yerde düzeni bozar ve ahlak dışı bir hareket olur.''


    Nurettin Topçu / Ahlak
     
  8. zipper

    zipper quae nocent docent

    ''- Kediyi çok sevdiğiniz anlaşılıyor. Ama ne biçim sevgi bu. İki de bir ‘lan’ diyorsunuz.
    -Biz sevdiklerimize ara-sıra böyle deriz.
    - Ya sevmediklerinize.
    -Bizim sevmediğimiz kimse yoktur. Belki gönlümüze biraz serin gelenler vardır.''

    Mustafa Kutlu / Mavi Kuş
     
  9. zipper

    zipper quae nocent docent

    [​IMG]


    Cemil Meriç / Bu Ülke
     
  10. zipper

    zipper quae nocent docent

  11. zipper

    zipper quae nocent docent

    [​IMG]

    Alper Canıgüz / Alper Kamu - Cehennem Çiçeği
     
  12. zipper

    zipper quae nocent docent

    ''Utandıkça, alnındaki terden perçemleri sırılsıklam olan o mahcup damarımız çatlayalı çok oldu. Nerede bir masumiyet görsek, hemencecik çelik kasamızın şifresi geliyor aklımıza. Sırrı çözülmüş bir dünyada tek sırrımız bu kaldı. Daha akşamdan uykumuzu kaçırıyor o kasada saklı duran ne varsa!
    Gündüzleri göğsüne keçe çalıp, geceleri uykuda efendilerini arayan dervişlerin avuçlarını dayadıkları kurnalar bize kuru. Bizimkisi, gözenekleri losyonla ferahlayan fazla beyaz, fazla sarkık bir deri. Derimizin altında, eşyaya can atan bir vaşak bileyip duruyor dişlerini. Onu doyurmazsak, bizim hayatımızı yem etmesinden korkuyoruz…
    Korkuyoruz ölümün bizi yarı yolda bırakmasından.
    Çünkü yaşadığımız çağın çetelesinde her şey buraya ait, her şey balçığımıza zimmetli.
    Biz hesap adamıyız; çeklerini imzalamadan ölen birinin ruhunu mahkeme edecek kadar. Ve elbette adaleti, hissemize dünyadan biraz daha yer kazandırsın diye istiyoruz.
    Yani biz istiyoruz ki, gövdemiz külçelerle ağırlaşsın; bu şan, bu şerefle çıkalım çarşılara.

    Bu yüzden hiçbir tahammülümüz yok hiçbir oyun bozana. Bizi bir tek hırkaya çağıranın aklından kuşku duyuyoruz. Onu hekimlere gönderiyoruz, haznesinden grafikler çıkaran makinalara…
    Ey kaderimizin sahibi… Artık içimiz bütün rüzgarlara açık.
    Ne bir sınır, ne bir elek var dünyayla aramızda. Bizi saklı tutan perdeyi yine biz yırttık; makasımız hâlâ keskin, ama iğne yok yanımızda.
    Şimdi yakarıyoruz: Bizi dünyadan sen sakla! Yani biz, bir bardağa dökülen suya bakınca, her seferinde: “ey su, nasıl da berraksın” diyebilelim, hayretle.
    Bir çocuk konuşunca herkes sussun; “bu nasıl güzel tanışıklık” diye geçirsin içinden.
    Belki böyle böyle yeniden iz tutar ayaklarımız.
    Serinleten bir patika az şey mi, bu ateş ormanında!
    Az şey mi, dünya kapımızı çalınca, göğsümüzün gürültüyle çarpmaması…''

    Ali Ayçil
     
  13. zipper

    zipper quae nocent docent

    ''Bazı duygular kalbinizde öyle derinlere gömülüdür ki sadece yalnızlık onları tekrar bulmanıza yardımcı olur. Bazı gerçekler o kadar acı vericidir ki sadece utanç onlarla yaşamanıza yardımcı olabilir. Ve bazı şeyler o kadar üzücüdür ki sadece ruhunuz sizin için ağlayabilir.''

    Gregory David Roberts / Shantaram
     
  14. zipper

    zipper quae nocent docent

    ''Pek yaşadın denemez, oysa her şey çoktan söylendi, çoktan bitti. Topu topu yirmi beş yaşındasın, ama yolun çizilmiş bile.
    Roller hazır, etiketler de: Bebekliğindeki oturaktan yaşlılığındaki tekerlekli sandalyeye varana kadar oturacak tüm yerler orada Durmuş sıralarını bekliyorlar.''

    Georges Perec /Uyuyan Adam
     
  15. zipper

    zipper quae nocent docent

    ''Ne gördün bütün kapıların birer birer kapandığı bu dünyada?
    Hangi kusurunu düzeltmene fırsat verdiler?
    Son durağa gelmeden yolculuğun bitmek üzere olduğunu haber verdiler mi sana? Birdenbire: "Buraya kadar!" dediler.
    Oysa, bilseydin nasıl dikkatle bakardın istasyonlara; pencereden görünen hiçbir ağacı, hiçbir gökyüzü parçasını kaçırmazdın. Bütün sularda gölgeni seyrederdin. Üstelik, "daha önce haber vermiştik" derler.
    "Her şeyin bir sonu olduğunu genel olarak belirtmiştik. Yaşarken eskidiğini ve eskittiğini söylemiştik."''


    Oğuz Atay / Tutunamayanlar
     
  16. zipper

    zipper quae nocent docent

    ''Sevmek tehlikelidir.
    Biliyorum bunu. Daha önce birini sevdim. Sevmek, uyuşturucu almak gibidir. Başlangıçta kendini iyi hissedersin,bütünüyle verirsin. Ertesi gün daha fazlasını istersin. Henüz zehirlenmemiş, o duygudan hoşlanmışsındır ve onun üzerindeki egemenliği sürdürebileceğini sanırsın. Sevdiğin kişiyi iki dakika düşünür, sonraki üç saat boyunca unutursun.

    Ama, yavaş yavaş varlığına alışır, ona bütünüyle bağımlı hale gelirsin. Böylece, onu üç saat düşünüp iki dakika unutmaya başlarsın. Yakınında değilse, bağımlıların uyuşturucu bulamadıkları zaman hissettikleri şeyi hissedersin. Uyuşturucu bağımlılarının, gerek duydukları şeyi bulamadıkları zaman hırsızlık yaptıkları, kendilerini aşağıladıkları gibi, aşk için her şeyi yapmaya sen de hazırsındır.''



    Paulo Coelho / Piedra Irmağının Kıyısında Oturdum,Ağladım
     
  17. zipper

    zipper quae nocent docent

    ''Bana göre gerçekten insanı bütün hayvanlardan ayıran şey, gayba karşı olan kaygı, endişe ve düşüncedir.''

    Ali ŞERİATİ / Kendini Devrimci Yetiştirmek
     
  18. zipper

    zipper quae nocent docent

    ''Belkide insanlar sisli bir denizde sürüklenen birer gemiden başka bir şey değiller, ara sıra uzaklarda birbirlerinin ışıklarını görüyorlar ve yan yana geçip giderken kısacık bir süre selamlaşıyorlar.''

    Theodore Zeldin / İnsanlığın Mahrem Tarihi
     
  19. zipper

    zipper quae nocent docent

    ''Bilgelerle kadınlar birbirine çok benzerler. Her ikisi de kalpleriyle hisseder, akıllarına danışmadan iş yapmazlar.
    Bu yüzden bilgeler biraz kadın gibidirler. Hem her şeyden çabuk etkilenirler, hem de neyin olacağını çok önceden kestirebilirler.''


    ''Yılkıdan üç türlü at gelir: Bazı atlar, daha diğer atlara vurulan kırbacın sesini duyduklarında terk ederler huysuzluklarını; ruhlarıyla derileri arasında bir mesafe yoktur.Bazı atlar ise, kırbacın açtığı yarayla ruhları arasında gider gelirler, yara açıldıkça ruhlarıyla derileri arasındaki mesafe kapanıverir. Kan ruhlarına damlayınca teslim ederler kendilerini. Bazı atlar da var ki, her kırbaçta açılır ruhlarıyla bedenleri arasındaki mesafe. Sen onu kırbaçladıkça ele geçmez olur onun ruhu. Öylelerinden geriye, cansız bir tay bedeni kalır. Bir de seyisin hafızasında, gururu hiç öldürülemeyen bir tayın guru kıran görüntüsü... Ustalık, bu tür tayları uslandırmakta değil, ona hiç bulaşmamakta saklı. Kırbaç, zaten yola gelecekler için bir bahane...''



    Ali AYÇİL / Sur Kenti Hikayeleri
     
  20. zipper

    zipper quae nocent docent

    ''Gerçek bir kumru değildi. Bembeyaz tüylü bir albino güvercindi. Çok genç iki asker olan Hüseyin ile Murat onu ökseyle yakalamış, yabancılar koğuşuna getirmişlerdi. Mahkumlar yaklaşık bir tenis kortu büyüklüğündeki avluda güneşlendiği sırada, askerler, el oyması ahşap bir kafes içinde getirdiler kuşu. Yarı çıplak kalabalığın ortasında, utana sıkıla onu Sayed Ahmed'e hediye ettiler. Sayed sevinçten havalara uçtu. Askerlerin bakışları altında, bu pembe gözlü yaratığa yumuşacık ıslıklar, gurultulu sesler çıkartarak hoşnutluğunu belli etti. Sonra hepsinin şaşkın bakışları arasında kafesin kapısını açıp kuşu eline aldı ve havaya salıverdi. "Kuş bile olsa kimseyi kilit altında tutmamak gerekir," diye de nazikçe açıkladı hareketini.''

    Daniel Koplowitz /Karafatmanın Sarayı
     

Bu Sayfayı Paylaş