Kitaplardan Alıntı Cümleler ..

'Şiirler ve Güzel Sözler' forumunda SeaBoy` tarafından 21 Ağu 2011 tarihinde açılan konu

Konu etiketleri:
  1. zipper

    zipper quae nocent docent

    Sevgili Dost,

    Sonbahar her sene yüklenip serinliğini,yağmurlarını,rüzgarını ve yapraklarını,evime yatıya gelir.
    Ben sonbaharı kapıda karşılar:
    ''Kim gelmiş kim!'' diye sevinç gösterileri yapar,boynuna sarılırım...
    Sonbahar, her seferinde gözlerimin içine bakıp;
    '' Hiç değişmemişsin'' der ve omzuma dokunur.

    Ben sonbaharın gözlerinin içine bakamam;dokunur...


    Ali Ural /Posta Kutusundaki Mızıka...
     
  2. zipper

    zipper quae nocent docent

    [​IMG]



    Ahmet Batman / Sabah Uykum
     
  3. zipper

    zipper quae nocent docent

    Aşk nasıl biterse öyle bitti bu aşk da
    Uzun bir hastalık gibi
    Aralıksız dinlediğim alaturka bir fasıl gibi
    Gökyüzüne bakmayı, dostlara mektup yazmayı
    Çiçekleri sulamayı unutmuşluğum gibi
    Bitti.
    Bir aşk nasıl biterse öyle bitti bu aşk da...


    Ahmet Telli / Kalbim Unut Bu Şiiri
     
  4. SeaBoy`

    SeaBoy` " ۱۹ ٦ط "

    “Nasip” olmayınca çare yok. Olunca da olmamaya imkân yok.”

    Necip Fazıl | O ve Ben
     
  5. SeaBoy`

    SeaBoy` " ۱۹ ٦ط "

    -Sence ben neden intihar etmiyorum?

    -Anlamadım?

    -İntihar edenlerin çoğu ,75 yaş üstü kimseler. Eh, artık ölmem gerek değil mi.

    -Gerçekten 100 yaşında hissediyor musunuz kendinizi?

    -Tabii ki hayır. Dikkat et, dünyadan söz ederken olumsuz ifadelere varıyoruz: ‘Yalan Dünya’ diyoruz mesela. ‘Dünyevi’ kelimesi, menfi bir mana taşıyor. Fakat ‘Hayat’ sözcüğü öyle değil. ‘Hayati ehemmiyet’ten bahsediyoruz. ‘Hayat dolu’ diyoruz. Dünyaya bağlanmadan hayata tutunmayı öğrenmemiz gerekiyor.

    Murat Menteş | Ruhi Mücerret
     
  6. zipper

    zipper quae nocent docent

    “Hiç değilse öfkelense diyorum.
    Öfkeyle, ağız dolusu küfretse yüzüme, kaş çatıp yumruk sıksa, bas bas bağırsa! Ama o bunları yapmıyor.
    Belli, sessizliğiyle boğacak beni.




    Hasan Ali Toptaş / Ölü Zaman Gezginleri
     
  7. SeaBoy`

    SeaBoy` " ۱۹ ٦ط "

    Müslüman tepeden bakan değil, yüreklerde Allah aşkını yakan insanlar grubudur.


    Nur Hayat Şuara | Ruhun Merdivenleri
     
  8. SeaBoy`

    SeaBoy` " ۱۹ ٦ط "

    Nasıl oluyor da, insanı mutlut eden bir şey, aynı zamanda onun felaketinin de kaynağı oluyor!

    A.Ali Ural | Posta Kutusundaki Mızıka
     
  9. zipper

    zipper quae nocent docent

    "Artık ne kendimi ne de başkalarını anlayabiliyorum. Hayat ve insanlar hakkında işe yaramayan pek çok şey öğrendim. Gerçekten bir işe yaramıyor. Gökyüzü ve yeryüzü arasında sıkışıp kaldım."


    Barış Bıçakçı / Veciz Sözler
     
  10. zipper

    zipper quae nocent docent

    [​IMG] [​IMG]
    [​IMG] [​IMG]
    [​IMG]



    Çocuklardan Tanrıya Mektuplar / Eric Marshall
     
  11. zipper

    zipper quae nocent docent

    "İnsanların arasında da yalnızdır insan"


    ''İnsanın dostunu unutması çok acı bir şey. Herkesin dostu olmaz. Eğer dostumu unutursam, rakamlardan başka bir şeyle ilgilenmeyen büyüklere benzerim.''


    ''Kişinin kendi kendini yargılaması, başkalarını yargılamasından çok daha güçtür. Kendi kendini yargılamayı beceriyorsan, hakikaten bilge bir kişisin demektir. ''


    ''İşte sırrım, çok basit: En iyi, yüreğiyle görebilir insan. Gözler asıl görülmesi gerekeni göremez.''


    ''Ama gözler gerçeği göremez ki. Yüreğiyle aramalı insan. ''


    ''Üzüntüler günün birinde mutlaka geçer..''



    Antoine De Saint-Exupery / Küçük Prens
     
  12. zipper

    zipper quae nocent docent

    “Ev kuşuyduk biz. Radyo dinlerdik, çay içip bisküvi yerdik, bu da yetmezdi bisküvimizi çaya batırırdık:
    Gülüşümüzün bütün dişleri tamamdı da gençliğimizin üç dişi eksikti.”


    Bizim Büyük Çaresizliğimiz / Barış Bıçakçı
     
  13. zipper

    zipper quae nocent docent

    Aslında kitap alıntısı değil ama müzik ve görüntülerle birlikte harmanlanınca hoş olmuş diye düşünerek eklemek istedim .Hayal Bilgisi Edebiyat Dergisi 10. sayısından yapılan alıntılar:


    [ame=http://www.youtube.com/watch?v=rdzZcWbqTxY]Hayal Bilgisi 10 / Sonbahar Ağıdı - YouTube[/ame]
     
  14. zipper

    zipper quae nocent docent

    -Tarihsiz-

    Leylâ​


    Önce sana böyle bir kâğıda yazdığım için özür dilerim.
    Bu akşam birçok defa başlayıp sonunu getiremediğim bir hikâyeyi tamamlamaya çalıştım. Fakat nafile, insan aklını bir şeye verdi mi kurtulamıyor ondan. Daima düşünmekle ve daima da aynı şeyi düşünmekle insan aşkın bir fikri-işgâl olduğunu kabul ediyor. Sonra ben Leylâ mütemadiyen şiddetli bir arzu ile bir tatmin edilmemezlik içinde bir şeyler istiyorum. Bunun gibi, yani bu tatminsizlik gibi bir de ifade edemeyiş var ki bu insanı bitiriyor, harap ediyor. Çok defa yazdıklarımı yırtıyorum, çok defa bu, bedbinlikten ve ümitsizlikten oluyor. Fakat yine de işte yaşıyoruz ve acı içinde bile olsa bu bize bir haz veriyor ve yaşamayı istiyoruz. Ne kadar ölümü fevkalâde bir facia gibi veya ne bileyim bir felâket gibi kabul etmesek de ölmek veya sevdiklerimizden ayrı olmak istemiyoruz. Çok zaman olmuştur Leylâ, şu memleketten gitmeyi düşünmüşümdür. Amma daima bunu yapamamışımdır. İlk seferler daima bir imkânsızlık vardı, bunlar mani idi... Son zamanlar imkânlar olmuştur amma kendim bu maceraya atılamamışımdır. Belki eminim ki ayrılık veya uzak oluş mühim değil de asıl onu düşünmek ve bir daha hiç dönülmeyeceğini ve geride kalanları insanın bir daha göremeyeceğini düşünmesi çok feci bir şey.
    Bazen o ânı yaşıyorum Leylâm o zaman tüylerim diken diken oluyor. Bazen şöyle düşünüyorum da buna cesaret edemiyorum. Bir o dönmemek ve dostları Leylâm ve asıl seni bir daha görmemek... Ve asıl seni görmemeyi düşünmek insanı deli ediyor. Seni belki bir ay görmesem ne bileyim seni 3 ay, bir sene görmesem bu insana koymaz da bu bir yasak olursa ve hiç dönmemek karışınca işe, çok acı oluyor Leylâ. Amma diyeceksin ki, "Biz birbirimize o kadar alışmamıştık ki."
    Öyle değil halbuki Leylâ, alışmamıştık amma, ahşabilirdik ve alışacaktık... Netekim verdiğin dost kalma sözünde durursan ve ben de burada kaldıkça alışacağız da... Sonra Leylâ bazen neler düşünüyorum bilsen, bütün bu bağlardan kurtulup başka yerlere kaçmak, çocukken rüyalarımı çalan sıcak iklimlere doğru uçmak istiyorum... Amma yine de biliyorum ki Leylâm, bu imkânsız.
    Çocukken ne iyiydi Leylâ, 5 arkadaştık biz. Bu yekûn zaman zaman değişirdi. Ekseriya üç kalırdık. Bütün günlerimiz, Antalya kıyılarının o sıcak ve hattı-ı istiva iklimi bizi cenup beldelerine çektikçe, hayaller kurmakla geçerdi. Neler düşünmez, cenup denizlerinde ne şirin adalara sahip olmazdık. Bu hayaller hakikat olsaydı ve sağ bir de Robenson olsaydı eminim ki kıskançlığından çatlardı.
    Ama bütün bunlar cemiyet içine girmeden, sosyoloji okumadan evvelki zamanda idi. Sonra cemiyet içinde çalışan insanları, çalışmayan insanları, açları, tokları, mesut olanları, mustaripleri gördük, büyük, küçük şehirlerde gözlerinde ümit parlayan.. bazen dizlerinde derman kalmayan insanları gördük.. Hikâyeler dinledik Leylâ.. Kan kusanların hikâyelerini, altın kusanların hikâyelerini ve daha neler gördük Leylâ, daha neler dinledik bu şehirde. Kitaplarda okuduklarımız da caba.
    Ne olursa olsun Leylâ bunlar mühim değil artık benim için. Benim için yalnız sen mühimsin. Bana kim ne derse desin hatta bir kıza bu kadar ehemmiyet ve kıymet verdim diye bana kızanlar bile olsa, aldırmayacağım ama sen ister dostum ol ister sevgilim, yeter ki hayatımda ol. Sen Leylâ bana geldikçe sana ihtiyacım olacak. Senden başka hiçbir isteğim yok. Sen Leylâ bana her şeyi, her şeyi unutturabilirsin. Seni, bu muazzam aşka lâyık gördükçe ben, her şeyi yenebilirim Leylâ...
    Düşün ki hayatta tek başımayım ve sen istersen hayatıma senden başka hiçbir kimse giremez.
    Bütün hal böyleyken senden katiyen Leylâm hayat hakkında tavsiye veya ne bileyim nasihat gibi bir şey de istemiyorum. Bana karşı alâkan yalnız dostça bile olsa, bu, bir merhametten doğmasın... En nihayet iki arkadaş olalım amma bana acımana razı olamam.....''


    * * *
    "Sabah gözlerimi sana açarım.

    Akşam, uykularımı senden alırım. Nereye, ne yana dönsem karşımda mutluluğun o harikulade baş dönmesini bulurum.

    Böyleyken gene de şükretmem halime, hergelelik, açgözlülük eder, seni üzerim. Aklıma gelmez ki seni usandırır, sana gına getiririm. Sana dert, sana ağırlık sana sıkıntı olurum. Nemsin be? Sevgili, dost, yâr, arkadaş... hepsi. En çok da en ilk de Leylâsın bana.
    Bir umudum, dünya gözüm, dikili ağacımsın. Uçan kuşum, akan suyumsun.

    Seni anlatabilmek seni. Ben cehennem çarklarından kurtuldum. Üşüyorum kapama gözlerini..."

    * * *


    ''Şunu da bir iyi belle: Benim için çok mühim olan, sana aşık olmak veya aşık olmadığımı bağırıp yırtınmak değildir. Aslolan, seni kırmamak, üzmemek, kaybetmemektir. Anladın mı canım?..''


    Ahmed Arif / Leylim Leylim
     
  15. SeaBoy`

    SeaBoy` " ۱۹ ٦ط "

    Köylü çocuk yaşantısının zengin hatıraları ve tatlı saçmalıkları denen şeyler yoktu bende. Toprağı hiçbir zaman kazmamış ya da kuş yuvası aramamıştım; ot toplamamıştım ve kuşlara taş atmamıştım. Ama kitaplar, kuşlarım ve yuvalarım, evcil hayvanlarım, ahırım ve kırlarım olmuştu; kitaplık bir aynada yansıyan dünyaydı; onun genişliğine, çeşitliliğine, önceden kestirilemezliğine sahipti.

    Jean Paul Sartre | Sözcükler
     
  16. SeaBoy`

    SeaBoy` " ۱۹ ٦ط "

    Dünyanın karanlık karmaşıklığıydı bu; aile içinde büyükbabamın rahatlıkla sözünü ettiği insan yüreği, kitaplar dışında, yavan ve bomboş bir şeydi.

    Jean Paul Sartre | Sözcükler

     
  17. SeaBoy`

    SeaBoy` " ۱۹ ٦ط "

    Unutulması gerekip de unutulamayanlar, katlana katlana çoğaldı. Meğer önce yarını unutmak gerekiyormuş... Her doğanın yeni bir güneş olduğuna inanacak kadar unutmak... Her güneşi ilk ve son kez gördüğüne emin olacak kadar unutmak. ''Bugünkü biraz daha geniş sanki!'' ya da ''Dünkü güneş daha ovaldi, değil mi ?'' diyecek kadar unutmak... Her günü ilk kez yaşıyormuş gibi hissedecek kadar unutmak gerekiyormuş... Ve de bağırmak: '' Hangi dinde deja vu yok, ben ona inanacağım!'' Ve de susmak: Nerede diriliş yok, ben orada olacağım...

    Hakan Günday | Daha
     
  18. zipper

    zipper quae nocent docent

    [​IMG]


    Reşat Nuri Güntekin / Çalıkuşu
     
  19. zipper

    zipper quae nocent docent

    [​IMG]


    Ahmet BATMAN / Sabah Uykum
     
  20. zipper

    zipper quae nocent docent

    [​IMG]


    Yaz akşamlarında balkonda çay içmek çok keyiflidir. “Türk çayı, patates cipsi gibidir, sürekli içmek istersiniz. Çayın yapılışı, karmaşık aynı zamanda sadedir, tıpkı Türk insanı gibi. Şekere karıştırırken, olabildiğince gürültü çıkartırsınız. Bir bardak çay, Türkiye’yi temsil eder. Siyah ya da yeşil değildir, kırmızıdır. Tıpkı Türk bayrağı gibi. Türk çayı sıcaktır, Anadolu topraklarını ısıtan güneş gibi. Türkiye’de ‘kahvaltı hazır’ demezler, ‘çay demlendi’ derler. Berraktır, tıpkı Türk insanının yüzü gibi. Çay bu ülkenin milli senfonisidir. Türk çayı, arkadaş canlısıdır, yalnız içilmez.”

    Bir Çay Daha Lütfen / Katharine Branning.
     

Bu Sayfayı Paylaş