Miras Hukuku

'Hukuk' forumunda Pl1 tarafından 23 Eyl 2012 tarihinde açılan konu

  1. Pl1

    Pl1 Mary Poppins Site Yetkilisi

    Genel Olarak: Miras hukuku, bir hakiki şahsın ölmesi veya gaipliğine karar verilmiş olması halinde, para ile ölçülebilen bütün hak ve borçlarının, yani mal varlığının mukadderatını düzenleyen hukuk kurallarından ibarettir.


    Mirasçılar: Mirasçı, ölmüş veya gaipliğine karar verilmiş bulunan bir kimsenin mirasının(terekesinin) intikal ettiği hakiki veya hükmi şahıstır. Ölmüş veya gaipliğine karar verilmiş olması dolayısıyla mal varlığı mirasçılara intikal eden kimseyi Muris(miras bırakan), murisin mal varlığına ise Tereke veya Miras denir.
    Kanunumuz iki türlü mirasçılık kabul etmiştir. Bunlardan biri doğrudan doğruya kanundan doğan mirasçılıktır ki buna Kanuni mirasçılık denir. Diğeri ise, murisin ölüme bağlı bir tasarrufundan, yani iradesinden doğan bir mirasçılıktır ki buna da Mansup mirasçılık veya İradi mirasçılık denir.

    1.KANUNİ MİRASÇILIK: Doğrudan doğruya kanundan doğan mirasçılıktır. Bu tür mirasçılık, muris ile mirasçı arasındaki aile ilişkilerine veya tabiiyet(uyrukluk) bağına dayanır. Kanuni mirasçılar; murisin kan hısımları, evlatlığı, sağ kalan eşi ev Devlettir. İki türü vardır;
    a. Mahfuz hisse(saklı pay); Kanuni mirasçılardan murise çok yakın olanlara murisin iradesiyle ortadan kaldıramayacağı bir miras hissesi tanımıştır ki bu hisseye mahfuz hisse denir. Muris, mahfuz hisseli mirasçıların miras hisselerinin mahfuz(saklı) olan kısmı üzerinde tasarrufta bulunamayıp, yani ölüme bağlı tasarruflar yapma imkanından yoksun olup , ancak bunların dışında kalan kısım üzerinde serbestçe tasarruf edebilir ki, murisin serbestçe tasarrufta bulunabileceği bu kısma b. Tasarruf nisabı denir. Örneğin murisin füruu(alt soyu) mahfuz hisseli mirasçıdır ve mahfuz hissesi , kanuni miras hakkının ¾’ü dür. O halde muris, ancak füruunun mahfuz hissesi dışında, yani miras hissesinin ¼’ü üzerin de ölüme bağlı tasarrufta bulunabilir, örneğin bunu vasiyet yoluyla başka kimseye bırakabilir, fakat kanuni miras hissesinin mahfuz olan ¾’ü üzerinde böyle bir tasarrufta bulunamaz.
    • Gelirinin yarısından fazlası kamu görevi niteliğindeki işlerin yapımına bırakılarak vakıf kurulmasında mahfuz hisse 2/3’ü oranındadır.

    • Kan hısımları arasındaki mirasçılık, zümrelere göre tayin olunur ki buna “Parental Sistemi” denir. Parental sistemi nesillerin birbirini takip etmesi esasına dayanır. Örneğin bir baba ve ondan üreyenler bir parental, büyük baba ve ondan üreyenler başka bir parental teşkil ederler.

    Kanuni Mirasçılar:

    1.Kan hısımlarının mirasçılığı; kan hısımlığı parentellere göre derecelendirilir,
    -Birinci dereceden mirasçılar; Murisin birinci dereceden mirasçıları, füruu(altsoyu)dur.
    -İkinci dereceden mirasçı; füruu olmayan murisin ikinci dereceden mirasçıları ana-babasıdır.
    -Üçüncü dereceden mirasçılar; Murisin birinci ve ikinci dereceden mirasçıları, yani çocukları, torunları, torun çocukları,ana-babası, kardeşleri,yeğenleri yoksa üçüncü dereceden mirasçı, murisin büyük ana ve babasıdır. Büyük ana ve büyük baba yoksa onların ana ve babalarına(büyük dede, büyük nine) miras geçmez onun yerine miras Devlete kalır.

    2.Sağ kalan eşin mirasçılığı:
    -Sağ kalan eş, murisin füruu, yani çocukları, torunları ile birlikte mirasçı olmuşsa, mirasın ¼’ünü alır.
    -Sağ kalan eş, murisin ana-babası veya bunların füruu yani murisin kardeşleri ve yeğenleri ile birlikte mirasçısı olmuşsa, mirasın yarısını alır.
    -Sağ kalan eş, murisin büyük baba ve anası ile birlikte mirasçı olmuşsa, mirasın ¾’ünü alır.
    -Hiç mirasçı bulunmadığı takdirde, sağ kalan eş tek başına mirasçı olur.
    3.Evlatlığın mirasçılığı: Evlatlık ve füruu, kendisini evlat edinmiş olan kimseye mirasçı olur. Fakat evlat edinen kimse ile onun mirasçıları evlatlığın mirasçısı olamazlar. Evlatlık, sadece kendisini evlat edinenin mirasçısı olur,evlat edinenin çocuklarının, ana-babasının, kardeşlerinin, yeğenlerinin mirasçısı olamaz.

    4.Devletin mirasçılığı: Murisin ilk üç parantelde hiç mirasçısı yoksa keza eşi de kendisinden önce ölmüşse ve nihayet muris herhangi bir kimseyi de mirasçı seçmemişse miras Devlete kalır. Devlet de diğer kanuni mirasçılar gibi murisin borçlarından sorumludur fakat bu sınırsız değildir, terekede bulunan mallar ile sınırlıdır.


    2.MANSUP MİRASÇILIK(İRADİ):

    a. Mirasçı nasbı(atama): Muris, ölüme bağlı bir tasarrufla herhangi bir kimseyi mirasçı atayabilir. Murisin bir ölüme bağlı tasarrufla kendisine mirasçı atadığı kimselere “mansup mirasçı(atanmış), bu işleme de “mirasçı nasbı(mirasçı atama)” denir.
    b. Belli mal vasiyeti: Murisin kendisine terekeden belli bir mal bıraktığı hakiki veya hükmi şahıslara “musaleh” bu işleme de “belli mal vasiyeti” denir. Mirasçı nasbı ile belli mal vasiyeinin hukuki sonuçları farklıdır. Mirasçı nasbı tereke üzerinde hak sahibi olduğu kadar borçlardan da sorumludur. Oysa belli mal musalehinin mirasçılık sıfatı yoktur, tereke üzerinde şahsi hak kazanır ve murisin borçlarından sorumlu değildir.
    c. Ölüme bağlı tasarruflar: Murisin ölümünü düşünerek, yapılmasını istediği hususları bir hukuki muamele ile bildirmesidir. İki türlü muamele vardır:
    -Vasiyet; sadece murisin irade beyanı ile tamam olur, tek taraflı bir hukuki muameledir. Vasiyet yoluyla ölüme bağlı tasarruflarda bulunabilmek için, temyiz kudretine sahip olmak ve 15 yaşını bitirmiş olmak gerekir.
    -Miras mukavelesi; murisin başka bir kimseyle yaptığı bir sözleşme olduğundan tarafların iradelerini karşılıklı ve birbirine uygun surette açıklamalarıyla meydana gelir, yani her iki taraf isteklerini aynı anda notere açıklayarak onun tarafından düzenlenen resmi senedi şahit huzurunda imzalarlar. Miras mukavelesi yapabilmek için, temyiz kudretine sahip bulunmakla beraber reşit olmak da lazımdır.

    MİRASIN İNTİKALE(GEÇİŞİ)


    Mirasın Açılması: Mirasın intikal edebilmesi için, murisin ölmüş veya gaipliğine karar verilmiş bulunması diğer bir deyimle mirasın açılmış olması gerekir. Miras ölüm ile açılır. Mirasın açılması demek murisin ölümü anında tereke üzerinde mirasçılığın başlaması demektir. Miras, tüm malları kapsamak üzere murisin son ikametgahı mahkemesinde açılır.

    Mirasa Ehliyet: Mirastan kanuni veya mansup(atanmış) mirasçı yahut lehine vasiyet yapılan kimse (musaleh) sıfatıyla yaralanabilmektir. İki şartın gerçekleşmesi gerekir:

    1.Murisin ölümü anında hayatta olmak: Muristen önce ölenler onun mirasçısı olamazlar. Mirasçı, murisin ölümü anında hayatta olup bir dakika sonra ölmüş olsa dahi mirasa katılır.

    2.Mirastan mahrum bulunmamak: Mirasa ortak olabilmek için mirasa layık olmak gerekir. Mirastan mahrumiyetin sebepleri:
    -Kasten veya hukuka aykırı bir surette murisi öldüren veya öldürmeğe teşebbüs edenler,
    -Kasten veya hukuka aykırı bir surette murisi ölüme bağlı bir tasarrufta bulunamayacak hale getirenler,
    -Hile veya tehdit yahut cebirle murisi ölüme bağlı bir tasarrufta bulunmaya veya böyle bir tasarruftan rücu etmeye (dönmeye) sevk edenler veya bunları yapmaya engel olanlar,
    -Ölüme bağlı tasarrufu, murisin bunları tekrar yapmasına imkan olmayan hal ve zamanda kasden veya hukuka aykırı surette gizleyen veya bozanlar.

    Yukarıdaki sebeplerden dolayı mirastan mahrumiyet kendiliğinden yani herhangi bir karar veya işleme gerek olmadan ortadan kalkar. Yalnız mahrumiyet “şahsi” dir. Yani mirastan mahrum olan füruu mirasa katılır. Mahrumiyet af ile ortadan kalkar.

    • Mirastan mahrumiyeti mirastan ıskat ile karıştırmamak lazımdır. Mirastan ıskat; murisin kanunda sayılan sebeplerden birisinin bulunması halinde mahfuz hisseli bir mirasçısını ölüme bağlı bir tasarrufla mirasının dışında bırakması, onu mirasçılıktan çıkarması demektir. Yani mirastan ıskat, sadece mahfuz hisseli mirasçılar hakkında söz konusudur. Mirastan ıskat, mahrumiyet gibi kanundan değil, murisin bir ölüme bağlı tasarrufundan doğar. Sebepleri:
    -Mahfuz hisseli mirasçının, murise veya onun yakınlarından birine karşı ağır suç işlemesi,
    -Mahfuz hisseli mirasçının, murise veya onun ailesine karşı kanunen yükümlü olduğu ödevleri ağır bir şekilde ihlal etmesi.


    Mirasçılık Sıfatının İspatı: Mirasçıların tereke üzerinde hukuki muamele yapabilmeleri için, kendilerinin mirasçı olduklarını ispat etmek zorundadırlar. Bunu da ancak bir belge ile sağlayabilirler. Mirasçıların mirasçılık sıfatlarını ispata yarayan bu belgeye “ Veraset İlamı” denir. M.K. sadece mansup mirasçılar için hüküm getirmiştir. Buna göre mansup mirasçılar mirasçılık sıfatları hakkında ellerine resmi bir belge verilmesini, mirasçılıkları kendilerine tebliğ edildiği tarihten itibaren 1 ay geçtikten sonra sulh hakiminden isteyebilir. Mahkemenin mirasçıların kimler olduğunu ve bunların hisselerinin neden ibaret bulunduğunu gösteren bu kararına “Veraset İlamı” denir.

    Mirasın Kazanılması:

    1.Külli halefiyet ilkesi; Murisin mal varlığına dahil olan bütün hak ve borçlar ölüm anından itibaren bölünmeksizin tüm halinde mirasçılara ait olur. İşte, terekenin bir bütün olarak ve kanundan dolayı mirasçılara geçmesine “külli halefiyet ilkesi” denir. Miras kendiliğinden geçer. Külli halefiyet ilkesi gereğince bir mirasçı terekeye dahil olan mallar, alacaklar ve borçları hep birlikte kazanır. Bir mirasçı ancak bütün mirası reddedebilir. Mirasın reddi için de, mirasçının murisin ölümünü öğrendiği tarihten itibaren 3 ay içinde sulh mahkemesine yazılı veya sözlü olarak mirası reddettiğini açıklaması lazımdır. Mirasçılar murisin borçlarından terekeye dahil mallarla değil, aynı zamanda kendi mal varlıklarıyla da sınırsız ve müteselsilen sorumludurlar. Bu sorumluluktan kurtulmanın yolu, mirası reddetmek veya mirasın resmen tasfiyesini istemektir. Miras kendiliğinden ve bir bütün halinde mirasçıların hepsine birden geçer. Diğer bir deyimle birden fazla mirasçı tereke üzerinde “iştirak halinde malik” sıfatıyla hak sahibi olurlar. Tereke üzerinde tasarruflarda bulunabilmek için, bütün mirasçıların birlikte hareket etmeleri veya mümessil tayin etmeleri gerekir. Mirası hep birlikte iktisap etmiş olan mirasçıların taksime kadar meydana getirdikleri topluluğa “Miras Şirketi” denir.

    2.Cüz’i halefiyet ilkesi; Tereke üzerinde sadece bir talep hakkı elde etmeyi, buna karşılık borçlardan sorumlu olmamayı ifade eder. Belli mal vasiyetinde musaleh “cüz’i halef” tir. Sadece intifa(faydalanma) hakları olan 4.’üncü paranteldeki hısımlar ile intifa hakkını seçmiş olan eş de cüz’i haleftirler. Sağ kalan eş intifa yerine mülkiyeti seçerse, külli halef olur.
     

Bu Sayfayı Paylaş