Osmaniye İlçeleri ve hakkında bilgi

'Akdeniz Bölgesi' forumunda sha. tarafından 10 Eki 2010 tarihinde açılan konu

Konu etiketleri:
  1. sha.

    sha. ..daha çirkin, daha huysuz

    Düziçi İlçesi
    Tarihi
    İlçede yapılan tarihi kazılarda Hitit uygarlığına ait eserlere rastlanmıştır. Bugünkü Haruniye, yeni ismi ile Düziçi, Büyük Abbasi Halifesi Harun Reşit’in uç beyi olan Faraç Bey tarafından 699 yılında kurulmuştur.

    Düziçi bölgesinin 8. asırda adı, Maraş ile Anazarbus arasında bulunan Şuguru Saimiye idi. Eski ismi ile Harunabat olan Haruniye, ismini Büyük Abbasi Halifesi Harun Reşit’ten almaktadır.

    Haruniye sırasıyla Bizanslılar, Hamdaniler, Haçlılar ve Selçuklular idaresinde kalmış olup, 1516 yılında Yavuz Sultan Selim tarafından Osmanlı İmparatorluğuna katılmıştır. I.Dünya Savaşından sonra Fransız ve İngilizler tarafından işgal edilmiş ve halkın vermiş olduğu mücadele sonucunda 28 Mart 1920’de hürriyetine kavuşmuştur.

    Coğrafi Konumu:
    Düziçi ilçesi kendi ismini aldığı Düziçi ovasının kenarında kurulmuş olup, etrafı dağlarla çevrilidir. Yeryüzü bakımından Düziçi ovasının dışında her yer dağlık ve engebedir. İlçenin yüzölçümü 460.90 km2 dir. Doğal bitki örtüsü maki olup 700-800 metreden sonra çam ve yayvan yapraklı ağaçların oluşturduğu ormanlarla karşılaşılır. İlçenin kuzey ve batısını çizen Ceyhan nehri en büyük akarsuyudur. Diğer önemli akarsu ise Sabun çayıdır. Ayrıca Kızılca, Deliçay, Bağlama, Üzümlü ve Çamiçi dereleri de bulunmaktadır. İlçenin kuzey-batısında Kadirli,kuzeydoğusunda Kahramanmaraş ilinin Andırın ilçesi, doğusunda Amanos Dağları ve Bahçe ilçesi, güneybatısında ise Osmaniye ili ile çevrilidir.

    Turizm Değerleri:
    Osmaniye il merkezine 32 km mesafede olan Düziçi ilçesindeki önemli yapılar Harun Reşit kalesi, Saman kalesi ve Kurtlar kalesidir. Düldül dağı eteğinde Haruniye kaplıcası ilçenin en önemli termal turizm merkezidir.
     
  2. sha.

    sha. ..daha çirkin, daha huysuz

    Bahçe ilçesi
    Tarihi:

    MÖ 1000 yıllarında Karkamış eyaletine bağlı bir ileri kale harabesi üzerine kurulmuş olan ilçe, ilk çağlardan beri çeşitli ulusların askeri karakolu görevini de yapmıştır. Sümerlerden sonra Pers ve Roma devletleri arasındaki savaşlarda muhariplerin uğrak yeri olmuş; Roma imparatorluğunun parçalanmasından sonra MS 640 yılına kadar Bizans idaresinde kalmıştır. Bu tarihten sonra bir süre Arap ve Abbasi hakimiyetinde bulunmuştur. Daha sonraları Halife Harun Reşit devrinde İslam idaresine geçmiştir. Bir ara Mısır idaresinde kalmışsa da (1335), 1523’te Yavuz Sultan Selim’in Mısır seferiyle Osmanlı topraklarına katılmıştır. Kasaba, 1850 tarihinde Maraş sancağına bağlı Kızılyer, diğer adı ile Bulanık Bahçe adı altında mütesellimlikle idare edilmiştir. İlk mütesellim Türkmen adında bir aşiret reisidir. Bunların beylerine, Fettahlıoğulları denilmektedir.
    1871 yılında Maraş sancağına bağlı kaza haline getirilmiş, 1878’de Adana vilayetinin Cebel-i Bereket sancağına (şimdiki adı Osmaniye) bağlanmış ve ilçeye bugünkü ismi verilmiştir .

    Coğrafi Konumu:

    Osmaniye’ye 34 km. uzaklıkta bulunan ilçenin önemi, Çukurova’yı doğuya bağlayan Gavurdağı geçidi üzerinde olmasındandır. Arazi yapısı genel olarak engebeli olup, rakım 630 metre yüzölçümü 92 km2 dir.

    İlçenin dağlık bölgelerde kurulması, nüfus artışını engellemiştir. Yayla havasına sahip Bahçe ilçesi küçük, şirin ve ismine uygun yeşilliklerle kaplı bir yerleşim birimidir. Coğrafi konumu, iklimi ve suyunun memba karakterli olması nedeniyle turizm bakımından güzel yerlerden biridir. TEM oto yolu, D- 400 karayolu ve İstanbul-Bağdat demiryolu hattının ilçe merkezinden geçmesi, ilçe için büyük bir avantajdır.

    Turizm Değerleri:

    İlçedeki başlıca tarihi eserler bir cami ile iki kümbettir. Bahçe ilçe merkezi Atatürk meydanında bulunan caminin kitabesine göre Ağcabey isimli kişi tarafından 809’da yapılmıştır. Diğer taraftan bugün yarı ahşap olan caminin kargir kısımlarının Dulkadiroğullarından Alaü’d Devle zamanında (1489-1490) yapılmış olduğu ileri sürülmektedir. Gerçekten de bugünkü caminin gösterişli minaresi, eserin, daha eski bir tarihe ait olduğunu göstermektedir. Bahçe ilçesi dışında ve istasyon yakınında bir mezarlık içindeki iki türbeden biri Ağcabey’e, diğeri ise ailesine aittir. Türbelerin her ikisi de kare planda etrafı açık ve üzeri kubbelidir.
     
  3. sha.

    sha. ..daha çirkin, daha huysuz

    Hasanbeyli İlçesi
    Tarihi:
    İlçenin ve yörenin tarihi 5 ila 7 bin yıl öncesine dayanır. Bu bölgede Elamlar, Sümerler, Babil, İyonlar, Mısırlılar, Finikeliler, Etiler, Romalılar ve Osmanlılar yerleşerek uygarlıklar kurmuşlardır. Bu uygarlıklara ait kale ve örüleri mevcuttur.

    Orta ve Yeni Çağda sık sık Doğudan ve Batıdan göç ve akınlarla bu güzel yerleşim yerine kimse yerleşememiş, dağlık ve ormanlık alanlara çekilmişlerdir. İlçeye Malatya’dan gelen Fettahlı ailesi, Ferizeoğulları ve Kocabeyler’den sonra çevre köylerden gelen insanlarla nüfus artmaya başlamıştır.

    1917 yılında I. Dünya Savaşı’nın başlamasıyla, önce İngilizler iki ay gibi kısa bir süre sonra yerlerini Fransızlara terk etmişlerdir. İşgalden yararlanan Ermeniler şımarıklık yaparak Türklere saldırmaya başlamışlardır. Cumhuriyetin kurulmasıyla Ermeniler sürgüne gönderilmiştir.

    Önemi :

    İlçenin önemi, Çukurova’yı doğuya bağlayan Nurdağı geçidi üzerinde bulunmasıdır. Amanos dağının (Gavur dağları) doğu yamaçları üzerinde kurulu olan ilçenin doğusunda Fevzipaşa kasabası ve İslahiye ilçesi bulunmaktadır. Belli başlı Gökçedağı, Şimşek tepesi ve Göktepe bulunmaktadır. Batısında Osmaniye ili ve Hacıdağı vardır. Kuzeyinde Bahçe ilçesi, Kuzeybatısında Düziçi ilçesi ile çevrilidir.

    İlçe merkezi Osmaniye ile 35 km uzaklıktadır. Bitki örtüsü fundalık, çam, meşe ve demircik ağaçlarından oluşmaktadır.
    İlçe Belediyesi 1975 yılında kurulmuştur. 4 mahalle muhtarlığından oluşmaktadır. İlçenin genel olarak yerleşim durumu engebeli arazi üzerinde olup, çeşitli meyve ağaçları ve ormanlıklarla çevrilidir.

    İlçe 26.10.1996 tarih ve 4200 sayılı kanunla ilçe konumuna alınmıştır

    Ekonomik Durumu :
    İlçenin ekonomisi tarıma dayalıdır.Tarım sektöründe halkın iştigal konusu tahıl, meyve ve sebze üretimidir. 50 bin dönüme yakın tarıma elverişli arazi bulunmaktadır. Bunu 20 bin dönümü sulu, 30 bin dönümü susuz arazidir. Tarım alanının %80’ı tarla alanı, %20’si sebze ve meyve alanıdır. Tarım ön planda olduğundan sürü hayvancılığı yapılmaktadır. Sürü hayvanları olarak keçi ve koyun bulunmaktadır.Besi hayvanı olarak sığırcılık yapılmaktadır.

    Turizm Değerleri :
    İlçe sınırları içerisinde 2 tane tarihi kale bulunmaktadır. Karafenk kalesi Hürriyet Mahallesi, Karafenk semtindedir diğeri ise bu gün tek duvar halinde kalmış bulunan Hasanbeyli kalesidir. İlçe Merkez Mahallesi Kalpınar mevkiinde 1 tane mezar mağara bulunmaktadır. Mağaraya Çan çan Mağarası denilmektedir. 2 katlı yapılı 1901 tarihinde yapılmış olan tarihi bir ev bulunmaktadır. Bu ev Kültür Bakanlığınca koruma altına alınmıştır. İlçede belli başlı 3 yayla bulunmaktadır. Almanpınarı, Tutlupınar ve Başpınar yaylalarıdır. 1994 yılından bu yana geleneksel olarak Karakucak güreşleri yapılmaktadır. Ayrıca Kiraz Festivali ve 1995 yılından bu yana yivsiz tüfekle atıcılık müsabakaları yapılmaktadır.
     
  4. sha.

    sha. ..daha çirkin, daha huysuz

    Kadirli İlçesi
    Tarihi :

    İlçenin 3000 yıllık bir geçmişi bulunmaktadır. Adını “Kars-zül Kadiriye” isminden almıştır. Tarihi eserler yönünden zengin bir mirasa sahiptir. Şehir içerisinde Roma, Bizans ve Türk dönemlerinin izlerini taşıyan Ala Cami bulunmaktadır. M.S.2. yy da Romalılar döneminde inşa edilen tapınak daha sonra Bizanslılar tarafından kilise olarak tadil edilerek kullanılmış, son olarak 1489 yılında Dulkadiroğulları zamanında bir minare eklenerek camiye çevrilmiştir.

    İlçe sınırlarında 21 km güneydoğuda bulunan Karatepe’de son Hitit çağından (M.Ö.7.yy) kalma taş kitabe ve heykeller bulunmaktadır. Hükümdar Asitavata tarafından kurulan kalede bulunan Finike çivi yazısı ve bunun tercümesi olan Hitit hiyeroglif yazısını taşıyan kitabeler günümüze kadar iyi korunmuş durumda değerli belgelerdir. Daha sonra Aslantaş Barajı yapılmış, Karatepe göl kenarında çamlar arasında bir açık hava müzesi halini almıştır. Ayrıca Milli Park olan Karatepe, bahar ve yaz aylarında bölgesel piknik alanı olarak kullanılmaktadır. Ayrıca buraya yakın Kızyusuflu köyünde Karatepe kilimleri dokunmakta olup, kilimler ulusal ve uluslar arası büyük öneme sahiptir.

    Coğrafi Konumu :

    İlçe yukarı Çukurova’nın kuzeydoğusunda kurulmuş şirin bir yerleşim merkezi olup, Adana’ya 105 km. Osmaniye’ye 46 km. mesafede bulunmaktadır. Denize uzaklığı 60-70 km, denizden yüksekliği 95 m.dir. İlçenin doğusunda Andırın, Batısında Kozan, kuzeyinde Saimbeyli, güneyinde Osmaniye ve Ceyhan bulunmaktadır. Kadirli ana ulaşım şebekelerinden biraz uzakta kalmakta ise de Adana, Osmaniye ve Mersin’de ki çeşitli ulaşım imkanlarından yararlanabilmektedir. En yakın hava limanı ise Adana’da bulunmaktadır.

    Turizm Değerleri :

    Kadirli’de konaklama yeri olarak Sülemiş Turistik Tesisleri ve şehir içindeki küçük oteller bulunmaktadır. Sülemiş Turistik Tesisleri yüzme havuzu, oteli, barı ve lokantasıyla hizmet vermektedir.İlçe içindeki Kokar kaplıcaları da şifalı sularıyla hizmet vermektedir. Şehrin kuzeyinde olup, 15 km. mesafede bulunmaktadır. Çeşitli cilt hastalıklarını tedavi edici özelliği bulunmaktadır. Gezi ve mesire yeri olarak ilçe içindeki Sülemiş Çamlığı, Maarif Ormanlığı ve Karatepe Milli Parkı bulunmaktadır. İlçede Maksutoğlu yaylası, Yoğunoluk yaylası, Bağdaş yaylası, Elmacık ve Savrun Vadisi yaylaları ve yeni kurulmakta olan Akarca yaylası bulunmaktadır. İlçede her yıl Karakucak Güreş Festivali düzenlenmektedir.
     
  5. sha.

    sha. ..daha çirkin, daha huysuz

    Sumbas İlçesi
    Tarihi

    Kadirli ile Kozan arasında bulunan ve eski Kars-ı Zülkadiriye Coğrafyası içerisinde yer alan “Sumbas Bölgesi” yalnız Kadirli ve Kozan değil tüm Kilikya tarihinde çok önemli bir yer tutmaktadır.

    Zira Kapadokya Kilikya geçidinin yukarı ovadaki ilk duraklarından biri olan Sumbas tarih boyunca Kilikyanın en hareketli yerlerinden biri olmuştur.Bir çok Hükümdarın,Kumandanın ve Beyin konakladığı,kavga tuttuğu Sumbas tarihi bakımından Anadolu tarihiyle eşleşmekte,Anadolu’da bulunan nice uygarlık izlerini bağrında taşımaktadır. Sıtır ve Çem (Kalayvannos) kaleleri; Cennetler ve diğer harabeler,höyükler,mağaralar,mağara mezarlar,kesteliler (tek kişilik mezarlar), şişeler,cereler ve cam kırıkları bu tarihi zenginliğin en belirgin kalıntılarıdır.

    Hititler M.Ö. 1750 yıllarında Kayseri üzerinden Kilikya’ya indiler.Hitit Kralı Tuthalis Sis,Anavarza ve Sumbas’ı kendi topraklarına katarak doğuya yöneldi. M.Ö. 1750’den 1190’a kadar Hitit hakimiyetinde kalan Sumbas zaman zaman Kilikya ve çevresinde kurulmuş olan Kızvatna,Kue ve Donunalar gibi Devletçiklerin de hakimiyetinde kaldı.M.Ö.860 yıllarında Kilikya’ya Asurlular hakim oldu.

    M.Ö. 612 yılında Anavarza’yı kendilerine başkent yapan Kilikyalılar Sis’ten Kapodokya’ya,Sumbas’tan Karatepe’ye kadar uzanan alanı 200 yılı aşkın süre ellerinde tuttular. M.Ö. 401 yıllarına doğru İran’lılar (Persli’ler) Kilikya Krallığını kendilerine bağladılar. M.Ö. 333’te Payas dolaylarında İskender’e yenilerek Kilikyayı terk ettiler . M.Ö. 100 yıllarına doğru Romalılar Kilikya’ya girdiler ve varlıklarını hissettirmeye başladılar. Ancak tam hakimiyetleri M.S. 375’lerde sağlanmıştır.

    67 Yılında Flavyapolis (Kadirli) şehrini kuran Romalılar Sumbas’ın gelişmesi için gereken yatırımları yaptılar. Eski Sumbas Camiinin yerinde ve çevresinde yoğunlaşan bu yatırımlar idari,askeri binalar,manastır,konaklama yeri ve barınaklardan oluşmaktaydı. 636’larda başlayan İslam akınları karşısında dayanamayan Romalılar 758’lere doğru Kilikyayı Abbasilere bırakmak zorunda kaldılar.

    Abbasiler 750 yıllarında meydana gelen zelzelenin Sumbas’ta yaptığı tüm yıkıntıları tamir ederek Horasan’dan getirdikleri çiftçi ve mücahit Türkleri Çukurova’ya yerleştirdiler.

    Yöremizin ve İlçemizin adı olan Sumbas ismi Horasanlı Türklerden kalmıştır. Zira Sumbas bir Horasan nehri olan ve Hazar’a dökülen Atrek nehrinin en büyük koludur. Yöremizde 200 yıldan fazla kalan Horasanlı Türkler 969 yılında Bizans Hükümdarı Nikoforos’un Kayseri üzerinden Sumbas ve Anavarza’ya inmesi ile Sumbas ve çevresini terk etmişlerdir.

    Anadolu Selçuklu Devletini kuran Kutalmış oğlu Süleyman Bey 1082’de Sumbas ve çevresini topraklarına kattı. 1100 yıllarına doğru Danişmentliler (Yağı- basanlar) bölgenin hakimi oldular.

    Anadolu Selçuklu Devletini kuran Kutalmış oğlu Süleyman Bey 1082’de Sumbas ve çevresini topraklarına kattı.1100 yıllarına doğru Danişmentliler (Yağı- basanlar) bölgenin hakimi oldular.

    1178 yılında Danişmentlileri ortadan kaldıran Selçuklular Sumbas ve çevresine ikinci defa hakim oldular. Bu hakimiyetleri Kösedağ Savaşına (1243) kadar devam etti. Selçukluların Kilikyada hakimiyetlerini kaybetmeleri üzerine burada bulunan Türk ve Müslüman unsuru koruma görevi Memluklulara düştü.
    Dulkadirli Karaca Bey 1350 yıllarında Kadirli ve Sumbas topraklarını kendi ülkesine katmıştır. Tüm Dulkadirli elinde olduğu gibi; Kars ve Sumbas’da da Dulkadirli hakimiyeti 1350’den 1522’ye kadar devam etmiştir. 1522’de Osmanlılar Dulkadirli Beyliğini ortadan kaldırdılar. Kars-ı Zülkadiriye toprakları zamanla Sumbas ve Karamanlı olmak üzere iki bölgeye ayrılmıştır. Aralarında Savrun çayının sınır olduğu bu iki bölgeden Karamanlı’yı önce Latifoğulları sonra da Kerimoğulları yönetti. Sumbas bölgesini ise Gökvelioğulları kendilerine merkez yaparak idare ettiler. İki merkezden yönetilen Kars-ı Zülkadiriye 1865 Fırka-i Islahiye hareketi ile yeniden tek merkezden idare edilmeye başlandı.

    Dulkadirliler ve Osmanlılar döneminde Savrun, Mekelkin, Hacın, Mağara nahiyelerine merkezlik yapan tarihi Sumbas Nahiyesi Cumhuriyet döneminde iki köylük bir yer durumuna gelmiştir. Kızılömerli, Çaygeçit , Küçükçınar, Hamoğlu (Yazıboyu) köylerinde yaşayan halk eski Karaömerli köyünden ayrılarak şimdiki yerlerine göç etmişler ve ayrı muhtarlık kurmuşlardır. Halk dağılınca Karaömerli ve Araplı köyleri (Şimdiki Sumbas) eski hareketliliğini kaybetmiş Kadirli İlçe merkezi gelişmiştir. Cumhuriyet döneminde Kadirli İlçesine bağlı iki köy olarak varlıklarını sürdürmüşlerdir.

    1992 yılında bu iki köy birleşerek Belediye teşkilatı kurdular. Belediyeye isim olarak tarihi SUMBAS ismini verdiler.24.10.1996 yılında 4200 Sayılı Kanunla Osmaniye’nin İl olmasıyla birlikte Sumbas İlçe statüsüne kavuştu.


    Turizm Değerleri :

    İlçe merkezinde koruma altına alınmış ve restorasyon projesi hazırlanmış bulunan Sumbas eski camii bulunmaktadır. İlçeye bağlı Mehmetli beldesinde Mehmetli Barajı ( Kesiksuyu Barajı ) olup bu baraj çevresinde Alabalık tesisleri bulunmaktadır. Ayrıca Akçataş köyü Sumbas Çayı’nın çıktığı yer içerisinde Alabalık üretim tesisi olup halka hizmet vermektedir. İlçeye uzaklığı 15 km dir.

    Tarihi yerleri :

    Sumbas eski camii, Cem Kalesi Armağanlı köyündedir. Sumbas’a uzaklığı 5 km dir. Diniker Kalesi Akdam köyündedir. Sumbas’a uzaklığı 5 km dir. Yaylaları Bağdaş yaylası ve Yirce yaylasıdır.
     
  6. sha.

    sha. ..daha çirkin, daha huysuz

    Toprakkale İlçesi
    Tarihi:

    Toprakkale ilçesi kökleri çok eski çağlara dayanan uygarlıkların yaşamış olduğu Çukurova’da kurulmuştur. Tarihi gelişimi Çukurova tarihi ile paralel özellik gösterir.

    Çukurova’ya ilk gelen kavim Luviler’dir. Milattan önce 17-16. yüzyılda Çukurovalılar güneydoğudan gelen göç dalgalarından korunmak için bir krallık kurmuşlardır. Geçmişte Kizvatno diye anılan bu krallık, M.Ö. 12. yüzyılın sonlarında Hitit devleti ve denizci kavimler tarafından çökertildiği halde o kargaşalıktan sıyrılmış ve Que adı ile tekrar ortaya çıkmıştır. M.Ö. 7. asrın 1. yarısında Çukurovalılar, Asurlulara yenilmelerine rağmen karamsarlığa düşmemişler bu imparatorluğun yıkılmasıyla (M.Ö.612) Kilikyalılar olarak eski krallıklarını diriltmişlerdir.

    Kilikya ismi; Finike hükümdarı Kilik’in adından gelmiştir. M.Ö. 6. yüzyılda Keyhüsrev zamanında bu bölge İranlılar’ın işgaline uğramıştır. M.Ö. 333 yılında Büyük İskender’in eline geçen bölge, Büyük İskender’in ölümüyle Selevkoslar’ın (Seleucus) payına düşmüştür. Güçlü komutan Pompeus’un izlediği yumuşak politika sonucunda M.S. 1. yüzyılın başlarında Roma İmparatorluğu’na katılan bölge, bilhassa Doğu Roma İmparatorluğu’nun yönetiminde uzun yıllar kalmıştır.
    Ortaçağın ilk yarısında bölge etnik yönden büyük değişikliklere uğramıştır. Bunun sebebi çok şiddetli depremlerin köy ve şehirleri yıkmış olması, bölge halkını dağıtmasıdır.

    İslâm orduları ilk kez 7. yüzyılda Halife Hz. Ömer zamanında bu bölgeye gelmişlerdir. Fakat burası asıl olarak Emevi halifesi Abdülmelik zamanında (685-705) ele geçirilmiştir. Abbasiler zamanında da müslümanlaştırılmıştır.

    1071 Malazgirt Savaşı ile Türkler Anadolu’ya hızla yayılmışlar ve Anadolu’yu Türk yurdu yaparak, 11. yüzyılda Çukurova’ya yerleşmiştir. Türk komutanlarından aynı zamanda Anadolu Selçuklu Devleti’nin de kurucusu olan Süleyman Şah, 1082 yılında Kilikya ‘ya inerek Çukurova’yı tamamen fethetmiştir. Ancak bu fetih ile beraber Çukurova’da Türk hakimiyetinin kurulduğunu söylemek oldukça güçtür. Çünkü Türkler’in bu bölgedeki fetih politikasını izleyen askerî üstünlükleri kısa zamanda bölgeye Türkmenler’in yerleştirilememesi, belirli bir ekonomik düzen kurulmaması yüzünden sürekli hakimiyete ve yurt edinmeye dönüşememiştir. Haçlı seferleri sırasında da Çukurova’da Kilikya Ermeni Prensliği kurulup varlığını sürdürmüştür.

    Fakat 13. yüzyılda Kilikya Ermenileri’nin Anadolu’yu istila eden Moğollar ile işbirliği yapmaları, Selçuklular’ın aleyhine çalışmaları, hatta Çukurova limanlarını Mısır Memluklu Devleti yönünden yapacakları askerî harekatlar için Moğollar’ın emrine vermek istemeleri yüzünden, Memluklular karşı harekete geçerek Suriye’deki Türkmenleri bölgeye yerleştirmeye, dolayısıyla Ermeniler’in Çukurova’daki hakimiyetlerine son vermeye çalışmıştır.

    Ermeni Kralı 5. Leon’un (1382) ölmesiyle de Çukurova’da Türk nüfusuna dayalı fetihçi yurt edinme, sosyal-ekonomik hareket gerçekleşmiş Ermeniler’in siyasî hükümranlığı tasfiye edilmiştir. Böylece Çukurova Türkler tarafından tamamen fethedilmiştir.

    14.yüzyıldan itibaren Mısır Memlukluları’na ve onlara bağlı olan Ramazanoğulları idaresine geçen bölge, bu dönemde imar edilmiştir. 1608 yılında Ramazanoğulları’nın Osmanlı Egemenliğine girmesiyle bölge de Osmanlı sınırlarına katılmıştır.

    19. yüzyılın ilk yarısında Osmanlı Devleti’ne isyan eden Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa tarafından bölge istila edilmiştir. 1833 Kütahya Anlaşması ile bölge Mısır’a bağlanmış ise de 1840 Londra Anlaşması ile yeniden Osmanlı idaresine geçmiştir. Toprakkale İlçesi de Osmanlı idaresi altındaki Cebel-i Bereket vilayetinin içinde yer almıştır.

    Toprakkale, Kurtuluş Savaşı sırasında da önemli bir rol oynamıştır. Toprakkale’nin stratejik konumundan dolayı, itilaf devletleri 30 Ekim 1918 Mondros Ateşkes Antlaşması’nın 7. maddesine dayanarak güvenliklerini tehdit ettiği gerekçesiyle bölgeyi işgal etmiştir. Bölgeyi ilk işgal eden devlet, Toprakkale Karabahadır mevkine tabur olarak yerleşerek Karaçay civarında bulunan Tepe Burnu’na kamp kuran İngilizler’dir. İngilizlerin bir aylık işgalinden sonra daha önce yapılan protokol gereği bölge Fransızlar’a terk edilmiş, Fransızlar da Toprakkale’yi karargah olarak kullanmıştır. Fransız işgali sırasında halk işgale tepki göstererek, Kuva-yı Milliye çetelerine çeşitli yardımda bulunmuş ve ilçe 29 Aralık 1920’de düşman işgalinden kurtulmuştur. 20 Ekim 1921 tarihinde imzalanan Ankara Antlaşması ile Fransızlar bölgeyi terk etmişlerdir.

    Daha önce Adana’ya bağlı Osmaniye ilçesinin bir kasabası olan Toprakkale, 24 Ekim 1996 tarih ve 4200 sayılı kanun ile Osmaniye’nin Türkiye Cumhuriyeti’nin 80. ili haline getirilmesiyle ilçe olmuş ve Osmaniye iline bağlanmıştır.

    Coğrafi yapısı

    Toprakkale adını, kendi sınırları içerisinde bulunan kaleden almıştır. Güneybatısı dağlarla çevrili olan ilçenin kuzey ve doğu yönleri göz alabildiğince ovadır. Çeşitli meyve ağaçları ve tabiî bitki örtüsüyle şirin bir ilçedir.

    Toprağından bolluk ve bereket yanında uygarlık fışkıran Toprakkale ilçesi yurdumuzun Akdeniz Bölgesi’nin Çukurova bölümünde yer almıştır. Osmaniye ilinin güneybatısında bulunan Toprakkale İlçesi; güneyde Hatay, batıda Adana, doğu ve kuzeyinde Osmaniye ili ile çevrilidir.

    Yüzölçümü 130 km2 olan Toprakkale ilçesinin toplam nüfusu 2000’de yapılan nüfus sayımına göre 14519’dur. Bu nüfusun 3/4 ‘ünden fazlası ilçe merkezinde yaşamaktadır. Toprakkale ilçesine bağlı 1 kasaba ve 5 adet köy bulunmaktadır.

    İlçede Akdeniz iklimi görülür. Yazlar sıcak ve kurak, kışlar ılık ve yağışlı geçer. Yağışlar sonbaharda başlar, ilkbahara kadar sürer. Amanoslar Akdeniz’den gelen yağmurları iç kesimlere bırakmadığı için Amanoslar’ın denize bakan yamaçları gür ormanlarla kaplıdır. İlçede ortalama yağış miktarı 610 mm olup yağışlar özellikle yağmur şeklindedir.
    Karaçay ilçenin en önemli ve tek akarsuyudur. Sulamada kullanılan ve Akdeniz’e dökülen Karaçay’ın taşıdığı su miktarı genelde yetersiz olup, mevsimlere göre değişir.
    İlçenin başlıca geçim kaynakları tarım ve hayvancılıktır. Toprakkale ilçesi çok verimli toprakları ile yurdumuzun belli başlı tarım bölgelerinden biridir. Tarım daha çok meyilli topraklarda, akarsu kenarlarında ve dalgalı arazilerde yapılır. İklim bölgede her çeşit ürünün yetişmesine elverişlidir. Tarım ürünü olarak en çok buğday, mısır, soya ve yer fıstığı yetiştirilir. Yağlı bitkiler, turunçgiller, sebze, meyve ve zeytin ekimi de yapılmaktadır.

    Aslantaş Barajı’nın yapılmasından sonra D.S.İ. kanalları ile iyi organize edilen sulama faaliyetleri sayesinde verim iyiden iyiye artmıştır. Tarım tamamıyla makineler ile yapılır.

    Hayvancılık ilçenin tarımdan sonra gelen en büyük geçim kaynağıdır. İlçe iklim ve bitki örtüsü bakımından her çeşit hayvanın yetiştirilmesine elverişlidir. Koyun, keçi, sığır,hindi ve tavuk ilçede beslenen başlıca evcil hayvanlar olup, arıcılık da gelişmektedir.

    Toprakkale, Adana-Osmaniye-Gaziantep Otoyolu, Osmaniye- Adana- Gaziantep D-400 karayolu, Hatay-Toprakkale D-817 karayolunun çevrelediği, Haydarpaşa- Bağdat demiryolunun geçtiği bir noktada olup Osmaniye iline 8 km. mesafededir. Akdeniz’le bağlantısı olup, sahile uzaklığı 23 km; rakımı ise 123’ tür.
    Maden yatakları bakımından fakir olan ilçede, maden kömürü, linyit, odun başlıca enerji kaynaklarıdır.

    Turizm Değerleri

    İlçenin başlıca turistik yeri ve tarihi eseri, Toprakkale Kalesi’dir. Kale M.Ö. 312-64 yılları arasında Selevkoslar (Selefküsler) tarafından 75 m. yükseklikteki yığma bir tepe üzerinde kurulmuştur. Abbasiler döneminde Harun Reşit’ in Çukurova’yı fethinde (786) siyah taş kullanılarak yeniden yapılmıştır.

    İskenderun-Osmaniye yol kavşağında bulunan kaleye Abbasiler “Al-Kenisat-Tüs Savda” (Kara Kilise), Hamdaniler (10.yy) “Tel-Hamdün" adını vermişlerdir. Kaledeki beyaz taş dekorasyon ve yuvarlak formlu mazgal delikleri Memluk dönemi mimarisi üslubundadır. Kale 1517’den sonra Osmanlı döneminde bir süre kışla olarak kullanılmış ve terk edilmiştir. Osmanlılar’ın “Kınık Kalesi “ dedikleri Toprakkale; Çardak, Bodrum Kalesi, Hemite, Anavarza ve Tumlu Kalelerinin görüş ve kontrol alanı içerisindedir. Çevresi dış surlarla çevrili olup 12 burcu vardır. Yuvarlak burçları kalın surlarla birbirine bağlanmıştır.Osmaniye’ye 7 km asfalt yolla bağlı olan Toprakkale 1966 yılında restore edilmiş ve çevresi ağaçlandırılmıştır.Toprakkale Kalesinin kuzeyinde, Adana yolu üzerinde eski Kınık Şehri (Örenşar) mevcuttur.
     

Bu Sayfayı Paylaş