I. ne çok oldu aramızdan bir şarkı geçmeyeli senmişim gibi tıpkı kalırım ben sen git diyor salondaki kanepe gidemem ki unuttu beni dünya lavanta kokulu çeyiz sandıklarında beklemekten sararmış beyaz örtüler gibi II. yağmur sonu toprak gibiyim oysa bir kaçışın güzelliği mor sularla vurdukça şakaklarıma ah bu siren sesleri ölü balık gözleriyle öpen bensizliğimi ne kadar hızlı koşsam aynı ayaklar ve aynı gövde mıhlıyor gölgemi sanki şişenin içindeki bu simsiyah gemiye III. nedir benden uçup giden adı silinmiş bir sokak kuru dere yatağı kalmış gibi içimde kayboldu adresi sevinçlerimin hüznü bile sustu artık dalına tutkun yaprak gibi titreyerek sana senden gelen sesim IV. incittiğimiz aslında kendi sesimiz susmasa diyorum birilerimiz mesela kapı birden gıcırdasa ya da perde gürültüyle düşse yere tamamlanır bir şeyler belki içimizde de V. bu topal at bir kıştan ötekine soğuyan kemik döne döne üstü çizilmiş plak cam güzeli saatler kahve telvesi ayakta durdukça eskiyen ağaç yağmurda ıslanmayan bu deniz parantez içindeki bu ölüm dansı VI. göğe çarpan fırtına ağaçları uzun trenler hüzünlü istasyonlar uzak şehirler bir düşten ötekine çizilmiş haritalar ve acıma duygusu gövdemi epriten giysi sanki tek kişilik bir saklambaç oynuyoruz ebedi kış evinin mahzenlerinde VII. kuşku yok ki her şey ve herkes kendince açıklıyor hayatı suçluluk o mızmız çocuk oydu kıran belki oyuncakları şimdi birbirimizde seyrediyor gibiyiz bir sirkin kırık aynalarını VIII. suçluları kendi haline bırak dedi adam masumiyet o beyazdaki siyah yarım kalan bir ayindeymiş gibi kutsar içimizdeki öç perisini su ve ateş birbirini yüceltir her yalnızlık başka bir yalnızlıkla sınar kendini IX. örümcek ruhlara döşer önce ağını sonradan gizlenir duvar oyuklarına çünkü bir ev gerekir sokağın sustuğu intiharlara ölü sinek dilinde tekrarın kırılması diyorlar buna X. saydam bir korku belki açıklayan seni bana beni sana yavaş yavaş ölürken anlarımız içimizdeki sığınaklarda yanlış yerlere yani birbirimize gömdüler bizi Ayten Mutlu